İlk okuduğumda üniversiteye yeni başlamıştım ve çok etkilenmiştim.Dün,tam dört yıl sonra,aynı hazzı alıp almayacağımı merak ettiğim için tekrar okudum.Şuan bu incelemeyi yazarken kelimelerin hislerim için yetersiz kaldığını fark ediyorum.Yazarın 59 sayfaya sığdırdığı bu hayat öyküsü(aşk hikayesi demeyeceğim çünkü bir aşktan fazlasını okuyoruz burada, aşka adanmış bir hayatı okuyoruz)saf aşkı, uğruna ne kadar çaresiz kalınabileceğini ama yine de ona sığınmaktan vazgeçilmediğini gösteriyor bize.
Kendisini hiç tanımamış birini sevmiş olan bir kadının sevdiği adam onu fark etsin diye çırpınışlarını okuyoruz.Bu olmayınca da ondan kalan tek hatıraya,oğluna sığınıyor.Sevgisini ona ait olan,özgürce sevebileceği oğluna veriyor.Oğlunu kaybedince de her şeyi anlattığı mektubu yazıyor.
Her noktasına ayrı üzüldüm ama beni en çok kıran tek başına iki kişilik sevmiş bir kadının,aşkı ona yük gelecek diye korktuğu adam tarafından mektuptan sonra bile hatırlanmaması oldu.