Ölümü göze alışın hayattan vazgeçmek değil, hayatı anlamlandırmak olduğunu söylemeliyiz. Daha da önemlisi bir değer uğruna ölen bir kişi "fedakarlık gösterisi"yapmış olmaz. Onun bu davranışında gizli olan kişinin o değerde hayat bulduğu, hayatı o değerde bulduğu, o değerin canlılık odağı haline geldiğidir. Ömrümüzü, dünyada hayatta kalış süremizi bilimsel Bir görüşün, bir felsefe tarzının veya bir yaşama biçiminin üstün tutulmasına, geliştirilip yaygınlaşmasına adayabiliriz. Bunu böyle yapmamızın çeşitli sebepleri olabilir, ama hayatımızı vakfettiğimiz o şeyde"hayat"bulmuyorsak onun uğruna ölümü göze almamalıyız. Çünkü bunu yapacak olursak bir kayba uğrayacağımıza inanırız. Oysa benimsediğimiz değer bize hayat veriyorsa kaybetmek istemediğimiz, kaybedersek"yok"a mahkum olacağımız bir değer uhdemizdedir. Bir bakıma dünya hayatından geçmemizi mümkün kılan değer bize hayatı temin eden değerdir. Yani inancı uğruna ölen kişi kazandığı için kaybeder. Yahut peşin olarak bulduğu bir hayatı kaybetmesi söz konusu olamayacağından başkalarının gözündeki bir hayata sırt çevirir.