" komşunuzu kendiniz kadar sevin" dedi şeyh. "Ama kendimizi sevmediğiniz müddetçe, kimseyi hakkıyla sevemezsiniz."
Öyle sanıyordum ki şeyh bu sözlerle, insanın ancak artık sevilmeye ihtiyaç duymadığı noktada bir başkasını sevmeye başlayabileceğini ve bir başkasının kendisine olan sevgisini hissedebileceğini izah etmeye çalışıyordu. Keza insan ancak gerçekten sevildiğini hissettiği anda, artık sevilmeye ihtiyaç duymaz oluyordu.
Mutluluğunun eksikliğini dünyevi bir engele bağlayabilen, aziz mahluk!
Hissetmiyorsun! sefaletinin harap olmuş kalbinde, sarsılmış beyninde yattığını hissetmiyorsun, buna yeryüzünün bütün kralları birleşse, çare bulamaz...
Kırdım diyorsun zincirlerini; Evet, köpek de çeker koparır zincirini.
Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak. Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz
Biz pek şaşkın varlıklarız: Filanca hayatını işsiz güçsüz geçirdi, deriz; bugün hiçbir şey yapmadım, deriz -Bir şey yapmadım ne demek? Yaşadınız ya! Bu sizin yalnız başlıca işiniz değil, en parlak, en onurlu işinizdir: Bana büyük işler çevirmek olanağını verselerdi, neler yapmaya gücüm olduğunu gösterirdim, deriz. Önce siz kendi hayatınızı düşünmeyi, çevirmeyi bildiniz mi? Bildinizse bütün işlerin en büyüğünü görmek için büyük fırsatlara ihtiyaç yoktur hangi mevkide olursa olsun, perde arkasında da, perde önünde de insan kendini gösterir