Sinan Tamuçu

Sinan Tamuçu
@Stamucu007
Öğretmen
Bülent Ecevit Üniversitesi, Ereğli Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği
Mersin
40 okur puanı
Temmuz 2017 tarihinde katıldı
Ne ekerseniz onu biçersiniz! Ne pişirirseniz onu yersiniz! Eğer gençliğin ruhunu, ekilmeyen bir tarla gibi kendi hâline bırakırsanız, orada ısırgan ve diken yetişir. Anne babaların, çocuklarının aklını ve kalbini güzel şeyler ekmeden bırakması, akla ve vicdana aykırıdır. Hatta böyle bir ihmal ahlâksızlıktır, cinayettir. Çocukların eğitilip eğitilmemesi yalnız anne babayla ilgili bir konu değildir. Aynı zamanda toplumu ve devleti de önemle ilgilendiren bir konudur. İstediğiniz kadar kusursuz anayasalar yapın, seçim hususunda halka istediğiniz kadar hak tanıyın. Eğer çocuklarınız olması gerektiği gibi yetişmezse, hayata bir hiç olarak atılırsa, parlamentolar ve bütün hukuk düzeni yerli yerinde olsa da sosyal hayat yine sorunlarla dolacaktır. Bu kuşaktan gelen memurlar vurdumduymaz, bakanlar ise siyasi cambaz olur. Milletvekilleri çıkar peşinde koşar. Okullar, yeni neslin kafasını ve kalbini kurutan, kavuran yerler hâline gelir. Basın, sokaklarda kendini satışa çıkaran allı pullu kadınlara döner. Aç veya tok halk kitleleri, kendilerine yabancı olan bir şeye ve kimselere karşı nefret ve kıskançlık duyguları beslemeye başlar.
Reklam
Zenginler, fakirlerin kötü talihlerinden yüksek sesle şikayet etmelerini hiç sevmezler. Bu onlara arsız, rahatsız edici bir iş görünür. Fakirlik elbette ki rahatsız edicidir. Yoksa fakir fukaranın aç karnına inlemeleri, onların uykularını mı kaçırıyor dersiniz?
... "Haklısın, bu yaşa değin hep insanlar arasındaki düşmanlıklara tanık olarak yaşadım. Kendim de pek çok insana düşmanlık besledim. Özellikle yaşamım boyunca Çiruponlulardan nefret ettim. Daha küçücük bir çocukken oyuncak olarak elime tabanca, tüfek, bombardıman uçağı, ateş püskürten tanklar verdiler. Okula başlayınca tarih derslerinde yüzlerce yıldan bu yana insanların birbirlerini nasıl acımasızca öldürüp diri diri yaktıklarını, kazığa çaktıklarını öğrettiler. Dünyanın öteki yarıküresinde yaşayan insanların bizi öldürmek için fırsat beklediklerine, bu nedenle onlara karşı her zaman tetikte olmamız gerektiğine inandırdılar. Başka bir deyişle, yaşamak için, düşman sayılan insanları öldürmenin doğal olduğunu öğrettiler bize. Bunca yıl bu tür inançlarla yaşadım. Şimdi bir avuç çocuğun barış ve kardeşlik tutkularını nasıl benimseyebilirim?"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kimse hüzünlü olmasın Sırası değil hüznün daha Bir gün bir şehrin alanında Bir mermer yığınının gözlerine Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı Hüzünlensin yaşayanlar o zaman Sıradı değil hüznün daha
Ölü mü denir şimdi onlara? Durmuş kalpleri çoktan Ölü mü denir şimdi onlara? Kımıldamıyor gözbebekleri Ölü mü denir peki? En büyük limanlara demirlemiş En büyük gemiler gibi Kımıldamıyor gözbebekleri Ölü mü denir şimdi onlara? Suratları gergin Suratları kararlı Belli ki çok beklemişler Kabuğundan çıkan bir portakal gibi gelen sabahı Suratları gergin Bir savaş alanına benziyor suratları Dudakları nemli Son defa kendi etini öpüp Yani son defa gerçek bir insan etini Hazla kapanmışlar öyle Geçirmiyor gövdeleri soğuğu Ve ikiye ayrılmış bir nehir gibi bacakları Akıyorlar sonsuza Ölü mü denir şimdi onlara? # Ölü Mü Denir?
Reklam
Duyuyorum çıtırtısını gözlerimde Önümde uzayıp giden kumsalın Bir deniz minaresinin diliyle Farkındayım sessizliğe ve Sonsuzluğa çağrıldığımın # İki Düş Arasında Beklenti / Armalar
Şiirler yazdım, kitaplar okudum Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum Derinlerde kaldım böyle bir zaman Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan? Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları Söyleşin benimle biraz, bir kere gelmiş bulundum # Gelmiş Bulundum
Ben sanki bir gazetenin hiç okunmayan yerlerindeyim Kalmışımdır ya da bir kentin varoşlarında Kendimle konuşurum, çok tuhaf bir noterimdir ben İmzam bir kıyının kıyı olarak imzasıdır Olurum böyle işte kumda, çakılda # Beş Mevsim
Doğanın bana verdiği bu ödülden Çıldırıp yitmemek için İki insan gibi kaldım Birbiriyle konuşan iki insan # Şairin Seyir Defteri / Başlangıç
Birdenbire yapayalnızsanız her yerde Ve bundan korkuyorsanız En küçük şeylerden bile Örneğin birine saati sorsanız Karşıdan karşıya geçseniz bir caddede Sesinizi alçaltıp dikkatle bakarken çevrenize Biriyle bir şeyler konuşsanız Ve her gün kitaplar, dergiler alsanız Postacı her gün mektup getirse Sözgelimi bir resmi dairede Fazlaca oyalansanız Şöyle bir iki otobüs kaçırsanız üst üste, neden olmasın Kaldı ki, hiçbir şey yapmasanız bile Tuhaftır Sanki herkes kuşkuyla bakacaktır yüzünüze. # Tragedyalar 3/Koro
Reklam
Tut ki ben her türlü görünmenin apayrısı Gün günden sevdaya benzer Bir adam düşünülsem şapkası maviyle gelen Bir ekmek koparılsam işte o sıra Benzer mi benzer sevdaya Bir duruşum var, çevresi gözlerinden. Seni yanımda gezdiriyorum aşk kelimesi Uyanık, duygulu, her günkü yanımda Bilmem ki ne yapsam, ne etsem bu sevinirliği Kendimi görmeye parklara gidiyorum Kiminin bana, kiminin çaresizliğe elleri. Kaçsam o da bir türlü karanlık şimdi Ne kadar aynı bir dünyadayız seninle Aşka, döğüşe, maviye yetmek için Biriyim, cesurum, var mısın ellerime Bir başka sabaha kadar içelim. # Sesli Harfler
Sanki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey Gözleri getirin gözleri!.. Başka değil, anlaşıyoruz böylece Yaprağın daha bir yaprağa değdiği O kadar yakın, o kadar uysal Elleri getirin elleri!.. Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi. # Gözleri
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan ... Kim ne derse desin, ben bugünü yakıyorum Yeniden doğmak için çıkardığım yangında # Phoenix
Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kâseye çiçekleri koydu Sütünü, yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini, çıkrık sesini Ekmeğin, havanın yumuşaklığını koydu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.