Marx'ı bağışlaman istenmiyordu ki!
Seni ondan,onun dininden ayıran dev dalgalar vardı.
Binlerce yıllık yaşamdan yansıyan :
Senin dininde yok mu acımanın yeri?
Papalık ederken sen,binlerce kişi ,ahırlarda b*k içinde yüzdü gözlerinin önünde.
Bilirsin kötülük etmek değil günah işlemek:
asıl günah iyilik etmemek.
Ne iyilikler edebilirdin! Hiçbirini etmedin:
gelmiş geçmiş en büyük günahkar sensin.
Her akşam üzeri bir çocuk ölür,
her akşam üzeri Granada'da.
Her akşamüzeri yerleşir de su
dostlarıyla konuşur baş başa.
Yosundan kanatları var ölülerin.
Bulutlu yel ve duru yel yan yana
süzülen iki sülündür kuleler üstünde,
gündüzse yaralı bir oğlan.
Havada kalmazdı tek kırlangıç gölgesi
şarap mağarasında rastlayınca ben sana,
tek bulut kırıntısı kalmazdı yerde
sen ırmakta boğulup gittiğin zaman.
Yuvarladı vadi köpeklerle süsenlerini
bir su devi yıkılınca dağlara.
Gövden, ellerimin mor gölgesinde,
bir soğuk meleğiyle, kıyıda cansız yatan.
Yaşıyoruz, ama hissetmiyoruz artık bastığımız toprağı.
On adım öteden duyulmuyor konuştuklarımız.
Oysa ne zaman iki çift laf edecek olsa birileri,
Kremlin'in dağcısını anmadan edemiyorlar.
Parmakları kalın tırtıllar gibi
ve ağır kurşun gibi dökülüyor ağzından kelimeleri.
Hamam böceği bıyığı sırıtıyor
ve pırıl pırıl çizmelerinin üstleri,
İnce boyunlu adamları sarmış çevresini,
bu insan bozuntularının soytarılıklarıyla oyalanıyor.
Biri ıslık çalıyor, biri miyavlıyor, biri inliyor,
yalnız o parmağını bize sallayarak kükrüyor.
İnsan karnına, alnına, şakağına, gözüne
nal fırlatır gibi durmadan emirler yağdırıyor.
Bu geniş omuzlu Kafkas kocası, tatlı bir meyve gibi
dilinin üstünde yuvarlıyor her idam kararını.
Modern devlet kuramının bütün önemli kavramları dünyevileştirilmiş ilahiyat kavramlarıdır. Olağanüstü halin hukuk için taşıdığı anlam, mucizenin ilahiyat için taşıdığı anlama benzer.
Haydi, yıkıcı ve imha edici sonsuz ruha güvenelim, çünkü bu bilinmez ve sonsuz ruh, tüm hayatın kaynağıdır. Yıkma güdüsü, aynı zamanda yaratıcı bir güdüdür.
Yaşamı hissetmiyordum; değer yargılarıyla ilgili her kavramın dolaşımı, bende, kurumuş bir ırmaktı. Yaşam, bir nesne, bir biçim değildi bende; bir dizi mantık yürütmeydi yalnızca.