Avrupa'da yaşadığım ve burada da birçok dergiyi takip ettiğim için rahatlıkla söyleyebilirim: İzdiham tasarımı ve içeriğiyle Avrupa'daki dergilerden bile daha iyi bir çalışma içinde. Son yirmi sayıdır takip ettiğim İzdiham özellikle son on sayıda kendini ve Türkiye'yi aşıp Avrupa standartlarında bir dergi oldu. İçeriği ve konulara bakışları, her yazısını bize zorla okutması gerçekten beni çok mutlu ediyor. Türkiye'den kitap alacaksam İzdiham'ın yeni sayısını bekleyip öyle sipariş ediyorum.
Türkan Şoray ve İzzet Günay röportajı da Stefan Zweig röportajı kadar enfes olmuş. Bülent Parlak yine çok üst düzey bir şiir ile yer alıyor. Seda Nur Bilici'ye, Gökhan Özcan'a, Maarif takvimine özellikle bayıldım.
Teşekkürler İzdiham.
Elisenda onun bunak bir leş akbabasının uğursuz kanat çırpışlarıyla kendini zar zor da olsa havada tutarak en son evlerin üzerinden kayıp gittiğini görünce hem kendini hem de onu düşünerek rahatladı, derin bir oh çekti. Son soğanlarını da doğradıktan sonra başını kaldırıp bir daha arkasından baktı, artık gözden kaybolduğu zaman bile arkasından bakmaktaydı, çünkü o artık hayatında bir yük olmaktan çıkmış, denizle göğün birleştiği çizgi üzerinde hayali bir nokta olmuştu.
Döverek terbiye verilmez!
Aşağılanarak öz güven kazandırılmaz!
Dalga geçerek samimi olunmaz!
Bağırarak ikna edilmez!
Bütün bu şiddet davranışlarının sonucu aynıdır. Ortak sonuç, şifası zor yaralar açmak ve daha nice yaralar açacak zalimler yaratmak.