Saf bir adam, hocanın birine gelerek der ki:
-Hocam ben Peygamber Efendimizi rüyamda görmek istiyorum. Bunun için ne yapmalıyım?
Hoca, bu saf adama şunları tavsiye eder:
-Çarşıya git bir kilo balık al ve o balığı iyice pişir. Üzerine de bol tuz serp. Sonra o balığı güzelce ye ve su içmeden uyu. O zaman Peygamberimizi görürsün.
Adam:
"Tuzlu balık yemekle Peygamberimizi rüyada görmenin ne alakası var diye taaccüp eder. Ama hoca efendi dediyse vardır bir hikmeti diyerek yanından ayrılır ve hocanın dediklerini aynen uygular.
Önce çarşıdan balık alır onu güzelce pişirir ve bolca tuzlar sonra afiyetle yer. Hiç su içmeden yatar. Zira hoca efendi bu konuda kendisini sıkı sıkı tembihlemiştir. Fakat hiç su içmediği için de ciğerleri susuzluktan iyice yanmaya başlar. Ama çaresizdir ve hocayı dinlemek zorundadır.
Gece rüyasında şırıl şırıl akan sular, dereler ırmaklar görür. Hangi yana baksa oradan berrak sular, çeşmeler akmaktadır. Susuzluktan içi yanmasına rağmen bir yudum su içememektedir.
Sabah büyük bir telaşla kalkar ve kendine gelmeye çalışır. Çünkü gece rüyasında Peygamberimizin yerine sular, ırmaklar, dereler ve nehirler görmüştür.
Durumu gelir hocaya izah eder. Hocanın cevabı manidardır:
-Tamam Evlâdım! İşte sen rüyanı görmüşsün. Neye ne kadar susarsan rüyanda da onu görürsün. Eğer sen Peygamberimize gerçekten susasaydın, gece ırmaklar ve pınarlar yerine O`nu görecektin...