Hepimiz kıskanırız, her zaman. Eğer kıskanmasaydık, herhangi bir şeye sahip olduğumuzu basıl anlardık? Kıskançlığın olmadığı bir dünya, herkesin her şeyden yoksun olduğu bir dünya olmaz mıydı? Ya da en azından kendini her şeyden yoksun sandığı?
Bize birileri, ‘bir şeyler eksik’ dediği için mi öyle hissediyoruz, yoksa bir şeylerin eksik olduğunu çoktandır hissettiğimiz için mi bize ‘bir şeyler eksik’ diyor başkaları ?
Hiçbir şeyin eksik olmadığı bir ilişki cennete benzerdi herhalde, ya da bir ütopyaya.Dahrendorf’a bakılırsa, ütopyalarla mezarlıklar arasındaki tek fark, arada bir de olsa, mezarlıklarda bir şeylerin olmasıdır.
Bugünü eleştirel bir biçimde anlamadan, ve bugünün içinde bugüne ait olmayan, aykırı, devrimci, yarına ait ama gerçek olan şeyi bulmadan, yarını hayal edemeyiz.