Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah'tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur'ân'da geçen 'günahın kalbi kaplaması' bu mânâdadır.
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler."
"İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!
“Sana vahyedilen Kuran’ı oku ve namazı dosdoğru kıl. İşte bu namaz insanı aklın kötü gördüğü şeylerden / fuhuştan ve dinin kötü gördüğü şeylerden / münkerden alıkoyar”.
Efendimize birisi sormuş: Ey Allah’ ın Rasulü, bana öyle bir şey söyle ki, çok kolay olsun ama ben onu yapınca cennete girebileyim.
“Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol
Yine bana İslam’ı tek kelime ile anlat deseler, namaz, derim, dosdoğru kılınan, yani ikame edilen namaz. İkamet ve istikamet...
İlginçtir ki, bu kelimelerin her ikisi de kamet kökünden gelir. Kamet, dimdik olma, ayağa kalkma, dosdoğru olma demektir.
İhlas: Sözlük anlamı, halis ve saf kılma. İster ibadetlerden, ister dünyaya ilişkin işlerden birinin sadece Allah için yapılmış olması, ona has/özel kılınması, yapılmasında başka hiçbir kişinin takdirinin ya da dünyevî bir menfaatin etkisinin bulunmaması.