Umut bittiği zaman hayat da bitmiş demektir. Hal boyle olunca yapacağım ilk iş boşalan şarap şişemi kurutup yazmaya koyulmak olurdu. Bakın bu hâl ve vaziyet aklıma üstad Nazım'ın hangi şiirini getirdi:
.
"...birdenbire suyun üstünde gördüm onu.
Bir şişe.
Tek başına, yapayalnız.
Küçücük boynu uzanmış güneşe,
topraktan ve insandan uzak
yüzüyordu suyun üstünde batıp çıkarak.
Ve bu sonsuz
ve bu ölü suların
ağır ağır kımıldanan yığını
çoğaltıyor
büyültüyor
dayanılmaz bir hale getiriyordu
onun dehşetli yalnızlığını.
Yusuf geçti dümene
yanaştık ona.
Ve uyandırır gibi bir çocuğu korkulu bir uykudan
onu çekip aldık sudan.
Soğuk, ıslak ve karanlıktı.
İçinden bir kağıt çıktı .
Okudum :
«Dayanamadık artık!
«1823 senesi 16 Eylülünde,
«Septe Boğazı önünde,
«Gömleğimizi grandi gabya çubuğuna,
süvariyi mizana direğine astık.
«Fakat gitgide daraltarak denizi
«Yelkenler kovalıyor peşimizi.
«Kardeşler!
«Bu şişe elinize geçerse eğer,
«Yolumuzu bekliyenlere
«Septe Boğazı’nda batırılan
«Üç direkli İrma fırkateyninden verin haber!”
.
Yusuf yüzüme baktı
– Geç kaldık, dedi.
tam bir asır.
-Hayır geç kalmadık, dedim,
Barselon’a gidiyoruz."
.
[Mayıs 1937/Her Ay, 20.5. 1937]
"Sakın evleneyim demeyesin aziz dostum, sakın. Bu benden sana arkadaş öğüdü olsun. Yeteneklerinin elverdiği her şeyi yaptığına, geride bir şey bırakmadığına iyice aklın yatmadan, seçtiğiniz kadına duyduğun sevda bitip de onu gerçekçi bir gözle görebilecek hale gelmeden sakın evlenmeye kalkma, yoksa bir daha hiç düzeltilemeyecek korkunç bir hata işlemiş olursun. Ancak yaşlandığın zaman, işin bittiği zaman evlen. Yoksa ruhunda iyi diye, yüce diye ne varsa hepsi silinip gider."