“Seksen dokuz yaşındaki kadından hayat dersi...Baştan yaşama şansım olsaydı daha çok dinlenirdim.Hayat yolculuğumu bir yetişkin ciddiyetinde değil de, bir çocuk umursamazlığı içinde yaşardım.Daha çok dağa çıkar, daha çok nehre girer ve daha çok günbatımı izlerdim.Ah evet, iyi anlarım da oldu ve her şeye yeniden başlayabilseydim daha çok iyi anı biriktirmek isterdim.Hatta tek amacım birbiri ardına güzel anı biriktirmek olurdu.Ve daha çok papatya severdim.”
Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya,- ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk.