Epiktetosun bize anlatmak istediği arzularımızın doymak bilmediğini, insanın sahip olduklarıyla yetinmesi gerektiğini ve kendi özgürlüğünün farkında olmaya çalışmasını bize vurgulayan bir kitap.
Her ne kadar 2000 yıllık bir kitap olsada,
Hâlâ insanlığın aynı dertlerden dolayı muzdarip olması herhalde epiktetosun tahmin edemeyeceği bi olay olsa gerek.
Kısa olsada bize anlatmak istediği şeyler insanı uzun süre düşündürecek boyuttadır.
Gök sizin davranışlarınızın başlangıcıdır, ama bütün davranışlarınızın değil.
Böyle bile olsa, iyiyi kötüden ayırasınız diye size bir ışık, bir irade verilmiştir.
Dünya kördür. Senin de oradan geldiğin belli.
Siz canlılar, her şeyin sebebini gökte buluyorsunuz. Sanki onun her şeyi kendisiyle beraber sürükleyip götürmesi mutlaka lazımmış gibi.
Eğer böyle olsaydı istemek yetinizden eser kalmazdı.
Ey zeka gözleri sönüp de geri adımlara bel bağlayan kibirli Hristiyanlar, zavallı bahtsızlar!
Böyle kibirlenmenize sebep ne ki? Gelişmeleri yarım kalmış kurtları andıran şekilsiz böceklerden başka nesiniz?
Ey okur, niyetim Tanrı’nın, borcun nasıl eda edilmesini istediğini söyleyerek cesaretini kırmak değildir.
Azabın şekline bakma, arkasından ne geliyor, sen onu düşün, düşün ki en fena hallerde bile mahşer günü bunlar son bulacaktır.
Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
Ahlak, yargıladığı sürece yaşamı düşünmek,gözetmek,hedeflemek açısından değil, kendi başına, özgül bir yanılgıdır, acımamak gerekir ona, dejenere olmuşların alerjisidir.
Kitapta dante’nin cehenneme yaptığı düşsel bir seyahati konu alan cehennemin ayrıntılarını ve her katta ceza çeken insanların ne tür ve ne cezası aldığını anlatan bir kitap.
Ne kadar az şey gerekir mutluluğa! Bir gaydanın sesi. — Müziksiz yaşam bir hata olurdu.
Almanların gözlerinde canlandırdıkları tanrı bile şarkı söylüyordur.