Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kursad TEKMEN

Kursad TEKMEN
@Tekmen58
Hacettepe üniversitesi youtu.be/VaW05cyHqQA
Öğrenci
Spor bilimleri
Ankara
Sivas
15 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
"Ya bu gözyaşları neden Friedrich?" "Bana 'benim sevgili dostum' demeniz. Daha önce 'dost' sözcüğünü sık sık kullandım ama şu ana kadar bu sözcük asla tam anlamıyla benim olmamıştı."
Reklam
"Ama yine de bir korku var ki onu alt edemiyorum..." Diyerek bir an duraksadı, sonra atıldı. "Ölümümden sonra ün kazanacak bir filozof olmamla, bir gün benim günümün mutlaka gelecek olmasıyla, hatta ebedi yinelemenin olduğunu bilmekle övünmeme rağmen yalnız başına ölecek olmak korkusunu üzerimden atamıyorum. Öldüğünüzde, bedeninizin günlerce hatta haftalarca bulunmayacağını, ancak bir gün bir yabancının burnuna gelen iğrenç bir kokuyla keşfedileceğini bilmek nasıl bir şey biliyor musunuz? Kendimi yatıştırmaya çalışıyorum. Derin yalnızlığımda sık sık kendi kendime konuşurum. Ama fazla yüksek sesle değil, kendi sesimin boş boş yankılanacağından korkarım. Bu boşluğu dolduran kişi, tek kişi Lou Salome olmuştu."
"O halde, sizden ebedi hayatınızın ne anlama geldiğini düşünmenizi isteyeceğim, soyut anlamda değil, bugün için, en somut anlamıyla!" "Yani demek istediğiniz." Dedi Breuer. "Yaptığım her eylem, yaşadığım her acı bu sonsuz döngü içinde yine mi yaşanacak! " "Evet, ebedi yinelemenin anlamı şudur: Bir eylemi yapmayı seçtiğinizde, o eylemi sonsuza dek tekrar tekrar yapmayı da kendi arzunuzla seçmiş oluyorsunuz. Bu, yapmadığınız bütün eylemler için de geçerli. Yaşanmamış o yaşam, sonsuza dek içinizde kabaracak ve sonsuza dek yaşanmamış kalacak. Vicdanınız dinlemediğiniz o sesi, sonsuza dek haykıracak."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bu soruların cevabını zaten biliyorsunuz! Hayır, ben seçmedim! Hayır, istediğim yaşamı yaşamadım! Benim için yazılmış yaşamı yaşadım. Ben, gerçek ben, bir mahkum gibi bu yaşama kapatıldım!" "İşte bu Josef, eminim, duyduğun korkunun kaynağı işte bu. Duyduğun o baskının nedeninin ise göğsünde patlamak üzere olan yaşanmamış bir yaşam olduğunu biliyorsun. Kalbinse her atışıyla seni sona yaklaştırıyor. Zaman sonsuza dek doymayacak kadar açgözlüdür. Durmadan yer yutar; ama geri verdiği hiçbir şey yoktur. Sana yazılmış bir yaşamı yaşadığını söylemen ne korkunç! Bütün tehlikesine rağmen bir kez bile özgürlüğü tadamadan ölümle yüz yüze gelmek ne acı! "
"Yaşarken yaşayın! İnsan, yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman, ölüm, taşıdığı dehşeti yitirir! İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölemez." "Bunun anlamı nedir" Breuer düş kırıklığı artmış bir halde sorusunu sorusunu tekrarladı. "Kendinize sorun Josef: yaşamınızı tamamlayabildiniz mi?" Breuer durakladı. Nietzsche'nin haklı olduğunu biliyordu. Direnmeyi bırakıp dikkatini konu üzerinde topladı. "Yaşamımı tamamlayabildim mi? Çok şey başardım, benden beklenenden çok daha fazlasını. Maddi başarı, bilimsel başarı, aile, çocuklar; ama bu konulardan daha önce de söz etmiştim." "Hala sorumdan kaçıyorsunuz Josef. Kendi yaşamınızı tam anlamıyla yaşadınız mı? Yoksa yaşam mı sizi yaşadı? Siz mi seçtiniz? Yoksa o mu sizi seçti? Sevdiniz mi? Yoksa pişman mı oldunuz? Siz de çaresiz bir halde, asla yaşayamadığınız bir hayatın yasını tutmuyor musunuz?!"
Reklam
"Herkesin anladığı bir dil konuşuyorsun ama kimse seni anlamıyor. Kendimle(herkesle) olan benzerliklerim genellikle o kadar ileri gidiyor ki, orada mıyım(olamayacağım yerde) yoksa burada mıyım( artık olmadığım yerde) bilmiyorum. Yüzler yaşlanıyor; aynı şekilde o yüzlerdeki kötülük de, incelik de. " dedi.
"Dünyanın gittikçe kötüleşen bir ağız kokusu var. Ve ben, günün birinde duyumsamalarımda keşfedilmekten korkuyorum. Hayatım keşfedilmeme yolunda gösterdiğim çabalardan oluşuyor. Beni keşfettiniz mi? İçyüzümü gördünüz mü? Diye düşünüyorum sık sık. İçlerinden hangisi beni keşfetti, içyüzümü gördü? Ben dünyayım ve onu kitaplar, dev kütüphaneler olarak egemenliğim altına almak zorundayım." Dedi prens.
"Mesele ne olursa olsun, kendisi devamlı hasta bir dünyada, hasta insanlar, bireyler arasında hareket ediyormuş; bu dünya sağlıklı olduğunu ileri sürse de, sağlıklıymış gibi yapsa da aslında daima hastaymış ve insanlar sözümona sağlıklı olanlar dahil, daima hastaymışlar. O buna alışıkmış ama belki beni sarsabilir, kendim için zararlı olacak şekilde derin düşüncelere dalmama yol açabilirmiş; ona göre ben zaten daima her şey ve herkes tarafından sarsılmaya, her şey ve herkes konusunda kendime zararlı olacak şekilde derin düşüncelere dalmaya müsaitmişim."
" Hayatı hafife alan, şen şakrak insanların arasında mutsuzmuş. Hoş bir çevre ona batıyormuş. Aydınlık bir gün onu daha da derin bir melankoliye sürüklüyormuş."
" Bu kadar zamandır birlikte yaşıyor ve birbirimizi tanımıyoruz. Çok yakın olduğumuz halde herkes tamamen tek başına. Bütün hayat, ısrarlı bir yakınlaşma çabasından başka bir şey değilmiş."
Reklam
"Mümkün mertebe az oturmalı; açık havada yürürken doğmayan, şenliğine kasların da katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli. Önyargıların hepsi bağırsaklardan gelir. Daha evvel de söylediğim gibi, kutsal tine karşı işlenen esas günah yerinden kıpırdamamaktır."
"Yıllar geçti, sevgili Manuel Valadares. Şimdi kırk sekiz yaşındayım ve zaman zaman, özlemimde, hep bir çocuk olduğum izlenimine kapılıyorum. Birden ortaya çıkıverecekmişsin, bana artist resimleri ve bilyeler getirecekmişsin gibi geliyor. Hayatın sevilecek yanlarını bana sen öğrettin, sevgili Portugam. Şimdi bilye ve artist resmi dağıtma sırası bende, çünkü sevgisiz hayatın hiçbir anlamı yok. Ara sıra sevgimle mutluyum, ara sıra da yanılıyorum; bu daha sık oluyor."
"Birkaç gün sonra her şey bitti. Yaşamaya hükümlüydüm. Yaşamaya! Bir sabah, Gloria güler yüzle içeri girdi. Yatakta oturmuş, büyük bir hüzünle hayatı seyrediyordum."
"Uzun uzun burnumu çektim. 'Önemi yok onu öldüreceğim!' 'Ne diyorsun sen,küçük; babanı mı öldüreceksin?' 'Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek."
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.