Bana sorarsanız gerçek mutluluk yaz yağmuru gibi birdenbire boşanmaz insanın başına. Davranışımıza, çevremizdeki insanlarla ilişkilerimize her gün azar azar çekidüzen vererek eksiklerimizi tamamlarız. Yavaş yavaş biriken bir şeydir mutluluk.
Oyun bitene kadar hiçbir şey bitmiş değildir. Elinde tek bir piyon kalmış olsa bitmez. Bir tarafta tek bir piyon ve şah varken, karşı tarafın bütün taşları duruyor olsa da, oyun devam eder. Sen bir piyon olsan da -ki belki hepimiz öyleyiz- piyonun en sihirli taş olduğunu asla unutmamalısın. Ufacık ve sıradan bir şey gibi görünebilir ama öyle değildir. Çünkü hiçbir piyon piyondan ibaret değildir. Bütün piyonlar kozadan çıkmayı bekleyen birer vezirdir. Senin tek yapman gereken, ilerlemeye devam etmenin bir yolunu bulmaktır. Her seferinde tek bir kare. Bu şekilde karşıya geçip bütün güçlere sahip olabilirsin.
Ay Günlükleri Serisi, bildiğimiz masalların yeniden kurgulanmış distopik hallerinden oluşuyor. Çocukluğumuzdan bildiğimiz peri masallarının uzak bir gelecekte geçtiğini düşünün.
Serinin ilk kitabı Cinder, Külkedisi Sindirellanın uyarlaması. Cinder bir sayborg ve mekanik ustası. Üvey annesi ve iki üvey kız kardeşiyle yaşamını sürdürüyor. Sayborgların yarım insan sayıldığı bir dünya düzeni düşünün. Ölümcül bir veba salgını ve kraliyet entrikalarıyla çok güzel kurgulanmış bir distopya serisi. Cinder da çok güzel bir giriş kitabıydı. Bu tarz fantastik eserlerden hoşlanıyorsanız bir şans verebilirsiniz.
CinderMarissa Meyer · Square Fish · 20135,9bin okunma
İnsan en nihayetinde sınırları olan, her şeyi genelleyen, otomatik pilotta yaşayan, zihnindeki dolambaçlı yolları düzleştiren bir yaratıktı ve tabii ki bu yüzden sürekli kaybolup duruyordu.