Henri her ayrılığın ardından bir galon şarap alıp kamarasındaki sert ama rahat sedire uzanarak sarhoş olmayı bir lenek haline getirmişti. Bazen kendi kendine biraz ağladığı olurdu ama bu da ayrılığın tadını çıkarmak için yaptığı şeylerden biriydi sadece. Çoğunlukla bu şarap içme faslı boyunca keyfi yerinde olurdu. O berbat aksanıyla yüksek sesle Rimbaud okur, okudukça ne kadar kusursuz bir Fransızcası olduğunu düşünerek kendi kendine hayran kalırdı.
Kafasındaki her şey, bir sandalın içine atılmış balıkçı malzemeleri gibi karman çormandı; olta iğneleri, ağ kurşunları, düğüm düğüm olmuş misinalar, yemler, zıpkınlar birbirine karışmıştı.