Tahir kılıç

Tahir kılıç
@Tkskak
29 April 2000
4 reader point
Joined on September 2020
528 syf.
5/10 puan verdi
·
Liked
Yılanların Uykusu
Yılanların UykusuAlein Kentigerna
8.3/10 · 330 reads
Reklam
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.Cami civarındaki tüm arsaları alır, kamulaştırır. Herkes bedeli karşılığında arsasını camiye devreder. Ama Şam’ da bir Yahudi arsasını vermez. Arsanın bedelinin fazlası verilir Yahudi

Reader Follow Recommendations

See All
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
"Dünyaya ve dünya sebeplerine gönül verme, güvenme, çünkü kimse ondan vefakârlık görmedi." (Hâfız-ı Şirâzî)
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerde bittiğini anlamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.
Reklam
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
Müddei hayatımda nice baharlar gördüm.En güzeli geçen bahardı,seninle geçirdiğim bahar.Yaşamanın tabiat içinde meydana gelen bir olay olduğunu bana yeşil rengin gözünüzdeki yansımaları haber verdi.
Sayfa 527Kitabı okudu
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire, buraya kadar dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, daha önce haber vermiştik, derler. Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik.
HAVA BİLE HARAM
Vaktiyle Bursa’ da bir müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!..” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye... Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni
"Bir gün beni fark ettiğinde, beni fark etmenin artık benim için fark etmeyeceğini fark edeceksin" Tehlikeli oyunlar, Oğuz ATAY
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
Çok dertliyim" dedi çırak. 'Usta' bir kaşık tuzu bir bardak suya koydu, karıştırdı ve içmesi için verdi çırağa. "Nasıl" dedi. "Tuzlu" diye cevap verdi çırak. Bir gölün kenarına götürdü çırağı. Yine bir kaşık tuzu göle koydu; "iç" dedi. Ve "nasıl" diye sordu. "Tatlı" dedi çırak. Cümlesini kurdu 'Usta': "Bir kaşık tuzu, bir bardak suya koyup içersen tuzlu; bir göle koyup içersen tuzsuzdur. Dertler de böyledir; bardak olursun acı çekersin; göl olursan rahat edersin." İhsan Fazlioğlu
Reklam
Ashaptan birinin durumu çok bozulmuştu. Bu arada karısı ona: “Resulullah (s.a.v)’ın yanına varıp bir şey istesen” dedi. Bunun üzerine o adam bir şey istemek için Hz. Peygamber’in yanına gitti. Hazret’in yanına vardığında Hz. Resulullah (s.a.v) onu görür görmez şöyle buyurdular: “Kim bizden bir şey isterse veririz, kim de ihtiyaçsız olmaya çalışırsa, Allah onu ihtiyaçsız kılar.” Adamcağız Hz. Resulullah (s.a.v)’ın bu sözünü duyunca, kendisinden başkasının kastedilmediğini anlar ve bir şey istemeden huzurlarından ayrılır; evine gelip durumu karısına anlatır; ama ihtiyaç onu zorlar ve ikinci kez Hz. Resulullah’ın huzuruna varır; fakat Hazret’in yine aynı şeyi buyurduğunu görür ve bu olay üç defa tekrarlanır. Bunun üzerine komşusundan bir balta emanet alıp çöle çıkar, bir miktar odun toplayıp pazara getirir ve odunlarını bir buçuk kilo arpaya satar; elde ettiği arpayı ekmek yaparak ailesiyle birlikte yerler. Ertesi sabah daha fazla odun getirir ve yılmadan bu işine devam eder; ilk önce bir balta satın alır; daha sonra elde ettiği kazançtan iki genç deve ve bir köle alır; böylece durumu düzelip zenginleşir. Daha sonra Hz. Resulullah’ın yanına giderek başından geçen macerayı Hazret’e anlatır. Hz. Resulullah (s.a.v) onun sözünü dinledikten sonra ona: “Demedim mi kim, bizden bir şey isterse ona veririz, kim de ihtiyaçsız olmaya çalışırsa, Allah onu ihtiyaçsız kılar?!” buyururlar.
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse,o aç kalacaktır. ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.
Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bir bilge aramış. Sormuş,  soruşturmuş falanca kişidir demişler. Ayrıca kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş.  Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş: "Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı ” bana bunu
Bilgiliysen doğru ve yanlış sana kendini belli eder.
melike
melike
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
Ayakta duracak halin yokken , Hayatta duracak nedenlerin varsa , korkma düşmezsin. 🦋
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
"Dünya hızla gelişirken, biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizi affetmez."
Reklam
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
“-İki tip insan hayatı adeta cehenneme çevirir: Birisi nankör/vefasızdır. Bu yüzden iyiliğinize kötülükle karşılık verir, teşekkür, takdir, vefa, saygı, edep bilmez. Tek odağı egosudur, kibrinin ve kininin karanlığına kapılır. Sorumsuzdur, ‘hep bana’ der, sömürür, küçümser, alay eder, terk eder. Diğeri ise ahmaktır. İyilik zannıyla kötülük yapar. Önemliyi önemsiz ve önemsizi de önemli sanır, pireyi deve yapar, pire yüzünden yorganı yakar, basireti yoktur, cahildir, görgüsüzdür ve en kötüsü çevresine acı çektirdiğinin farkında değildir. -İki tip insan da hayatı adeta cennete çevirir. Birisi şükreden/minnettar insandır. Öylesine edeplice ve gönülden teşekkür eder ki, ihtiyaçlarınızı bırakıp ona iyilik edesiniz gelir. Bir fincan kahveye kırk yıl hatır gösterir, yılların geride bıraktığı iyilik kırıntılarını unutmaz, sorumludur, takdir eder, saygı duyar, tevazu gösterir ve terk etmez. Diğeri akıllı/basiretli insandır. İyilikle kötülüğü hakkıyla ayırt edebilir, her şeye değerince kıymet verir, doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde davranmayı ve söz söylemeyi bilir. -Huzurlu hayat, ikinci tip insanlardan olmaya ve çevremizi de ikinci tip insanlarla örmeye bağlıdır. Allah bizi iyilerden eylesin ve iyilerle karşılaştırsın.”
Tahir kılıç tekrar paylaştı.
İsa aleyhisselam bir ağacın altında ibadet eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları felçli olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen, mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu: – “Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana