Duygular renk renktir; çiçeklerden daha çok gül, menekşe, papatya, sümbül, kardelen, yasemen, erguvan, jakaranda, begonvil ve adını bilmediğimiz niceleri.
Çoğu zaman adı yoktur duyguların aslında. Net olarak ad verdiğimizde bile saf ve arı değillerdir. Saf aşk, saf sevgi, saf hüzün yoktur.
Hani bazan bilemeyiz ya adını duygularımızın; sevgi mi, aşk mı, yoksa değil mi!
Mevcut zamanın ve koşulların kuralları daha kesindir ve bizi, duygularımıza ad vermeğe zorlar. Bu açmazı yaşamaktan uykusuz geceler geçirir, huzursuz zamanlar yaşarız.
Oysa bırakmalıyız kendimizi dalgalara.. Her dalganın bir adı yoktur. Beyaz ve siyah arasındaki sonsuz tonun her birinin bir adı yoktur. Bazan nefrete yaklaşır kayığımız bazan sevgiye
Verdiği sözü tutmuyor hayat, tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demek ki, mutluluk ya gelecekte ya da geçmişte; şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor; önü arkası pırıl pırıl bu bulutun; ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor.
Şiddetli hazlar şiddetle son bulurlar,
Ölümleri olur zaferleri,
Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.
En tatlı bal bile tadıla tadıla
Bıkkınlık verir, aynı lezzet iştahı köreltir.
Onun için ölçülü sev de, uzun sürsün sevgin
Hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır..
Uslanma hiç hep deli kal,
Büyüme sakın çocuk kal,
Es deli deli böyle kal.
Son harmanında sevdanın,
Tüken toz toz savrula kal.
Suçüstü bulmalı ölüm,
Ölürken de sevdalı kal ..
Kronik vicdan azabı, tüm ahlakçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
Çok abartıyorsunuz her şeyi. Bu kadar sevgi, bu kadar duygu vıcık vıcık nerenizden çıkıp geliyor anlayabilmiş değilim.
Ben mesela sevmiyorum insanları. Sevemiyorum. Hayvanlara, doğaya bir şey dediğim yok. Ama insanlara tahammülüm yok hiç.
"Haklısın. Fakat bazen sıradan olanı görmek zordur. İnsanlar, 'burnunun ucundaki şeyi' gorememekten yakınır.
İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki.."
Haydi seninle saklambaç oynayalım. Yüreğime saklanırsan eğer, seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen, seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz
Elmasın sertliği, saflığının da nedenidir. İçine ışıktan başkası girmez ve yansıttığı, aldığından fazlasıdır. Her şeyi kesebildiği hâlde hiçbir şey tarafından kesilemez.
Bir elmas ancak bir başka elmas tarafından kesilebilir.
Bir kadın bana, "Seni seviyorum, çünkü zekisin, çünkü namuslusun, çünkü bana armağanlar alıyorsun, çünkü zamparalık yapmıyorsun, çünkü bulaşık yıkıyorsun," derse, hayâl kırıklığına uğrarım; bu aşkta çıkarcı bir yan vardır.
Şöyle bir cümle duymak kim bilir ne güzeldir: "Zeki olmamana, namuslu olmamana karşın, yalancı, bencil, alçak olmana karşın senin için deli oluyorum."