Beni Sema Kaygusuz'la tanıştıran Doyma Noktası dokuz tane hikayeden oluşuyor. İlk hikaye aynı zamanda kitabın en uzun hikayesi Sandık Lekesi. Yanlış bilmiyorsam yazarın bu adla yayınlanmış bir öykü kitabı daha var. Bunlar aynı öyküler mi emin değilim.
Kitaptaki temel izlek doyma ve doyuma ulaşma ile ilgili. Bunu Kılçık öyküsünde bariz bir şekilde görebiliriz.
Yazar insanın insanla ve insanın doğayla olan ilişkisini örnekliyor öykülerinde. Şeftali, ardıç tohumu, ardıç kuşu, çam fidanı, sülün bir özne olarak çıkıyor okuyucunun karşısına.
Kılçık'ta adamın lipsos balığını büyük bir iştahla yedikten sonra ölmesi, Çalıntı Yürekler'de genç kadının durmaksızın beslenmesi, Sülün'de avcının sülün tüylerini yolduğu sırada boşalması hikayelerin genel olarak aynı izlek etrafında döndüğünü gösteriyor.
Olay ağırlıklı olmayan bu hikayeler Sandık Lekesi dışında bir oturuşta bitirilebilecek 4-12 sayfalık kısa metinler. Zaten Sandık Lekesi uzunluk, içerik gibi bakımlardan sanki bu kitaba ait değilmiş gibi duruyor.
Olaydan ziyade durum betimlemesine dayanan, alışılmamış bağdaştırmaların olduğu (ör: ekşiydi bu ses), modern hikayenin özelliklerine sahip bir anlatımı var yazarın.
En beğendiğim hikaye İnsan Dipleri oldu. En az beğendiğim ise Sandık Lekesi.