Tuğba

Tuğba
@Tugba1842
Tuğba

Tuğba

, thinking of reading a book
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati
8.3/10 · 13.2k reads
Reklam
Tuğba

Tuğba

, abandoned a book
Savaşçı
SavaşçıDoğan Cüceloğlu
8.8/10 · 9.9k reads

Reader Follow Recommendations

See All
296 syf.
·
Not rated
·
Liked
Sevincini Bulmak
Sevincini BulmakMustafa Kutlu
8.5/10 · 1,809 reads
Reklam
Tuğba

Tuğba

, abandoned a book
İmkansız Öyküler
İmkansız ÖykülerRasim Özdenören
7.8/10 · 249 reads
Pazar boşluğunu, pazarın boşluğunu yaşamak isterseniz sizi kente davet etmek isterim. Unutulmaz yazarımızın, kenti iki kelimeye, yal- nızca o iki kelimeciğe indirgediği şey şudur: akşam ve lamba! İşte kent. İşte kentin özeti: akşam ve lamba! Akşam, yalnızca kentin üstüne iner, kıra değil. Ve lamba, yalnızca kentin derin sokaklarında solgun ışığını kaldırım taşlarının üstüne döşer. Kente özgü hüznü, size akşamın alacakaranlığına dökülmüş ışık kırıntılarının çukurlarından cömertçe sunar. Kır hüznünde cömertlik yoktur, aslında kırda hüzün yoktur. Hüzün, kente ve yalnız ona mahsus bir yaşantı halidir. İnsanın içine hüzün çökelten pazar boşluğu da kentte yaşanır, çünkü kırda pazar olmaz. Kırların günü yoktur. Kendini terkedilmiş bir kent sürgünü gibi du- yumsayan kent vurgunu kentin en ortasında nereye gideceğini bilememenin şaşkınlığını yaşıyor, birkaç adımlık daracık alanda dönenip duruyor.
Doğanın değerini ve onun gerçek yaşantısının ne olduğunu sonuna dek yaşayabilmek için,ben,ille de kenti solumak gerekir diyorum. Öyle biliyorum. O hüzün birden çöker. İnsanın yüreğine çökelir. Yağmur beklentisi birden, o hüznün çözeltisiyle birlikte doğar insanın içine. Beklemeye başlarsınız...
Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız .Olur ki uyuyakalırsınız. Sırtınızdaki çıkında ebedi gayenin dürülmüş azıkları varsa ne mutlu size. Gece serindir, yapraklardan süzülen yel gözlerinizdeki yaşları kuruturken ruhunuzda kainatın derin sessizliğini taşıyarak sabaha doğru yürüyüp fecri başlatınız. Cemiyetin vahşi, zehirli bitkilerle dolu, her dalında uğursuz baykuşların mânasız telkinler yaptığı sık ağaçlı ormanlarında çetin yolculukların başlangıcı için sabahı beklemeyiniz. Sabahı beklemek öğleni, öğleni beklemek akşamı beklemek gibi bir ruh gevşekliğini doğurur. Beynimizi tırmalayan zaruretleri mi hatırlatıyorsunuz. Evet hayatın zaruretleri ayaklarımıza dolanmış zincirlerdir ve ıstıraplarımıza çeşni katarlar. Fakat bu vahşi sahayı geçmek için hiçbir zaruret kâfi bir mazaret değildir. Ruhumuzu aldatmayalım, ebedi gayeye ihanet etmiş oluruz. Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları... Filozofun öğüdü bütün hayatımızda takip edeceğimiz en esaslı metottur: "Uzun yolu seçiniz..."
Su yüzünü yüzüme tutuyor, gözlerimin pası alınıyor. Akşamı ve ırmağın şarkısını dinliyorum. Yıldızların nasıl eğilip yeryüzünü selamladığını, yaban lalelerinin boyun büküşünü, vakur kayaların sükûn içindeki hareketini. Bir kalbim olduğunu duyuyorum. Ağlıyor ve yalvarıyor. Lime lime olan bakışım bütünleşiyor. Bir su sineğinin pul kanatları üzerinde her şey bir anda aydınlanıveriyor. İçinde olması gereken bir şeyin kaybından hangi mağaraların ücrasına saklandığımı, oradan hiç çıkmamak üzre kendime davalar aradığımı anlıyorum. Her şeyi tamamlayacak olan o şey. Ancak onunla var olabilirim. Irmak bir başlangıç. Bir düş. Ama bir yol ve bir yoldaş. Ne tabiat parçası ne çiftlik hayali. Ne kaçıp gitmek,ne ekip biçmek. Sefer de içimde, tahammül de...
Reklam
İnsan kitap okuduğu kadar kitap da insanı okur. Okuyucu kitabını bulduğu kadar kitap da okuyucusunu bulur. Kitap pasif bir şey değildir. Her okunduğunda yeni manalar sunar, dolayısıyla insanı okur. Bir kitabı okuduğunuzda sizin ufkunuz gelişiyorsa, hayatınız değişiyorsa, sizde bir ışık yanıyorsa demek ki kitap da sizi okuyor, size dokunuyor, sizde bir şeyleri açıyor, buluyor, keşfediyor ve ortaya çıkarıyor. Zaten okuma ancak böyle karşılıklı olduğu zaman zengin bir tecrübeye dönüşüyor. O zaman insanın bütün varlığıyla okuması mümkün hale geliyor. Sadece gözüyle okumuyor, bütün varlığıyla okumaya başlıyor insan. Aklıyla, kalbiyle, duygusuyla, muhayyilesiyle... O zaman kitapla hemhâl olmaya başlıyorsunuz.
110 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.