Çünkü kelimeleri yan yana getirebiliyor olsak da hâlâ, anlamları eskisi kadar kolay bir araya getiremiyoruz artık biz. Yapabildiğimiz şey çoğu zaman sadece hatırlamaktan ibaret...
Ne olacak peki, nereye gideceğiz böyle?
Cevap hep basitti, şimdi de öyle:
Allah’ın dediği olacak! Burada mesele bizim Allah’ın dediğine hâlâ kulak veriyor olup olmadığımızda.
Hakikat, söyleyeceğini o kadar açık seçik söylemiştir ki, yalanlarımızın hiç biri yetmez üstünü örtmeye. Eğer sadece ona inandıysak, dünya bir vehimdir. İnsan, dünyanın hakimi değildir, hayatın sahibi değildir, eli her şeyin üstünde olan bir kader vardır.
Bir de şunu düşünün; dallarına hiçbir kuşun konmadığı bir söğüt ağacı ne hisseder?
“Bazen karanlıktır, göz gözü görmez” dedi meczup, “bazen karanlık değildir, öz özü görmez!”
Gelecekten korkanlarsa zamanı durdurmak ister,her şey o kadar iyidir ki onun bozulmaması için çaba gösterirler.Ama kimse şu anın kıymetini bilenler kadar mutlu degildir.Geçmişte gelecekte onlardadır.Bazıları ise zamanın ta kendisi gibidir..
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük..