Çoğunluğu asker olan Müslüman Türklerin vatanseverce bir hareketiydi. Başlıca hedefi kifayetsiz ve ehliyetsiz bir yöneticiyi indirip yerine İmparatorluğu bekleyen tehlikeler karşısında daha iyi savunabilecek daha iyi idare edebilecek bir hükümeti geçirmekti. Hem bu hareket içinde hem de sonra ortaya çıkan rejimde gayrimüslüm Osmanlılar gitgide azalan küçük bir rol üstlenmişlerdi. Yabancıların ise hemen hiç rolü yoktu. Genç subaylar bu tür ideolojilere ve her derde deva toplumsal formüllere pek ilgi göstermemişlerdi. Onları meşgul eden en köklü mesele, kendilerinin ve atalarının nesiller boyunca hizmet ettikleri Osmanlı devletinin ayakta kalabilmesi üzerineydi. Hem eylemlerinin hem de münakaşalarının etrafında dönüp durduğu merkezi sorun '' Bu devlet nasıl kurtarılabilir? '' sorunuydu. Belki de bu sorunun çözümü yolunda tasarlanan ve girişilen farklı çözümler vasıtasıyla Jön Türk Devrimi, düş kırıklıklarına, başarısızlıklara karşın, modern Türkiye'nin gelişiminde böylesi büyük bir öneme sahip oldu. Abdülhamid'in tek adam yönetiminin sona ermesini takip eden birkaç yıllık hürriyet döneminde ülkenin o zamana dek hiç bilmediği türde bir tartışma ve deney fırsatı ortaya çıktı. Tam bir dergi ve kitap sağanağı altında modern devlette din ve milliyete, hürriyet ve sadakate dair temel meseleler tartışıldı. Devrimi izleyen yeni meclis ve idari mekanizma içinde yeni hükümet yöntemleri düşünüldü ve denendi. Tartışmalar sessizlikle, denemeler de diktatörlükle sona ermiş olmakla birlikte, reddedilmesi asla mümkün olmayan yeni umutlar ve yeni arzular meydana geldi.