İmam Şâfiî, günün birinde İmâm Mâlik’in yanına gelmişti… İmam Mâlik onun zekâsından ve hızlı kavrayışından çok etkilendi ve: “Şüphesiz ki Allah senin kalbine bir nûr bırakmış; sakın hâ, bu nûru günah karanlığı ile söndürme” diye tavsiyede bulundu. Fakat gün geldi İmam Şâfiî, onun bu tavsiyesine muhalefet etti ve hocası Veki‘ b. Cerrâh’a giderken nefsine uyarak yol üzerinde bir kadının ayak topuklarına baktı. Görmüş olduğu bu haramın neticesinde artık unutmaya ve hafızasının gücünü kaybetmeye başlamıştı. İmam Şâfiî öyle bir zekâya sahipti ki, ezber yaparken ezberlediği şeyler karışmasın diye, elini diğer sayfaya koyardı. Hafızasının bu denli zayıflamasını hocası Veki‘ b. Cerrâh’a anlattı. Hocası “hafıza için en faydalı ilâç” sadedinde İmam Mâlik’in günahların terkine dâir yaptığı nasihati aynen yineledi. Bu olay üzerine Şâfiî şu şiiri söyledi:
شَكَوتُ إِلَى وَكِيعٍ سُوءَ حِفظِي ... ... فَأَرشَدَنِي إِلَى تَركِ المَعَاصِي
وأخْبَرَني بأنّ العِلمَ نورٌ ... ... ونُورُ اللهِ لا يُهْدَى لعاصِي
“Hafızamın kötülüğünü şikâyet ettim Veki’e,
Yönlendirdi beni günâhların terkine.
‘İlmin bir nûr’ olduğunu bana söyledi,
‘Allah’ın nûru asiye verilmez’ dedi.”