Gökçen Hülya Erciyes

- Biliyor musunuz? İstanbul hükümetini Paris'e çağırmışlar, barış konferansı için. İstanbul hükümeti, işgal kuvvetleri ve barış!
Sayfa 261 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Reklam
Ne tuhaf!.. Biz burada böyle çırpınırken Padişah da kuvayi inzibatiyeyi harekete geçirecek, Anzavur Ahmet'i peşimize salacak, isyanlar çıkaracak, aleyhimizdeki Seyhülislam Dürrizade'nin fetvalarını işgal kuvvetlerinin gemileri ve uçaklarıyla yurdun her tarafına yaymaya çalışacak!.. - Yakında Mustafa Kemal Paşa’nın da idam fetvası gelir.
Sayfa 257 - Hakan YayineviKitabı okuyor
- Konya ve Bursa'daki kolordu kumandanlarının işini de halledince, dedi, Ankara’ya bağlılığını bildirmeyen hiç bir askeri birlik kalmadı. Meclisi açıp isyanları da bastırırsak sıra Yunan'lılara gelecek!
Sayfa 256 - Hakan YayineviKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Makine sesleri hep devam ediyordu. Şu tiktakların bir ucu belki de İstanbul'daydı.. Ali bu tiktakları, her nedense, Aydın'daki Yunan'lıların makineli tüfek seslerine benzetti. Bir heyecan dalgası koridorda dolaşıyordu. Uyuyan Ankara'ya karşılık burada (Ziraat okulu) bir kalp çarpıyordu.
Sayfa 255 - Hakan YayineviKitabı okuyor
- Bana izin verin Paşa hazretleri, dedi, öğretmen okuluna kadar gidip yeni gelen mebus arkadaşlarla konuşacağım. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Bu çökmüş, sürü haline gelmiş, cahil millet hiçbir iş beceremez. Bana sorarsanız yakında açacağınız bu meclisten de hayır gelmez. Allahıma şükür ki siz varsınız! - "Çocuk!.. Ben mi varım? Hayır! Türk milleti var! Millet yapacak, millet başaracak! Türk'e inanmayanlar onun gücünü yakında görecek. Türk milletine güveneceksiniz. Türk milleti asildir!" Görünüşe inanmıyorum ben, görünüş gerçek değil. Bir millet ki, hayatı tarihten daha eskidir. Bir millet ki bütün ömrü zaferlerle doludur. Böyle bir millete yok demek büyük bir gaflet, ve büyük bir cehalettir. Herkes öğrenmelidir ki Türk milleti sürü halinde, vesayetle yönetilmez. Zaten tarihini bilmeyen kişilerin milletin kaderinde söz söylemek hakkı yoktur! Türk'ün çektiği bütün acıların, felaketlerin, tehlikelerin nedeni hep öz benliğini, millî yapısını unutup ne oldukları bilinmeyen bir takım kişileri reis diye tanıyarak onun oyuncağı olmasındandır. Türk tarihini okursanız göreceksiniz bu söylediklerimi.
Reklam
Mustafa Kemal! Gayret Remzi'nin Sarı Paşa'sı! İşte şurada, önündeydi. Ne kadar da basit giyinmişti. Kilot pantolon, avcı elbisesi ve kalpak; hepsi bu kadar. Boyu uzun muydu, iri miydi, bir yumrukta insanı çökertecek güçte miydi? Ali bunların hepsine hemencecik, "Evet" de diyebilirdi. İyice yaklaştı Mustafa Kemal!.. Ali evvela O'nun kalpağına baktı, kaşlarının üzerine doğru inmişti. O kaşlar tüm çatıktı, derin bir düşünceye dalmış bir insanın çatıklığı, hatta bundan da başka, karşılaşacağı engelleri şimdiden kendi içinde yenmiş bir insanın çatıklığıydı bu. Sonra gözleri, mavi gözleri, delici, yakıcı, çökerticiydi. Bakışlarında kişileri öylesine etkileyici, inandırıcı bir ışık vardı ki, o bakışlardan uzaklaşmak hiç de kolay değildi. Elmacık kemikleri biraz taşkın, avurtları biraz çöküktü. Kalın sarı bıyıkları vardı...
Sayfa 243 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Kahrolsun; padişahı da, İngiliz'i de, Yunan'ı da!.. Şu sandallara binip gidelim buradan. Öldük mü, öldük mü? Yaşasın Mustafa Kemal!.. Yaşasın Kuvayi Millîye!..
Sayfa 208 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Mehmet Y.

Mehmet Y.

@ss55
·
17 April 2020 15:26
Cengiz Dağcı ve Kırım'a Dair
youtu.be/grEUmgULuDA Benim için çok önemli ve özel bir isim olan, bütün eserlerini okuduğum Kırımlı yazar 1000yazar.com/yazar/Cengiz-Dagci yı anlatmaya çalıştım. 1919'da Kırım'ın Gurzuf kasabasında doğan Dağcı, Kırım Türk'üdür. İkinci Dünya Savaşında silah altına alınan milyonlarca Sovyet vatandaşından biridir. Almanlara esir düşer ve esir kamplarında kalır. 18 Mayıs 1844'te büyük Kırım sürgünü olur, halkı sürülür. Geri dönemez ve savaşın ardından 1946'da mülteci olarak İngiltere'ye yerleşir. Orada bir yandan çalışır bir yandan elinden alınan vatanı ve Kırımlıların sesi olmak için yazar. Bütün eserleri Türkiye'de yayınlanır. Tıpkı halkı gibi acılar, hasret ve gurbet dolu bir ömrü olur. Türk edebiyatına çok değerli romanlar kazandırır. 2011'de vefat eder. Ömrü boyunca ayrılışından itibaren ne Kırım'ı ne de bir kez bile Türkiye'yi görebilir. Ancak naaşı Kırım'a getirilir ve burada defnedilir.
- Bunlar insan değil, hayvan monşer. Hiçbir yabancı lisan bilmezler, kendi dillerini bile konuşamazlar, öküz yerine boyunduruk altına girip çift sürerler. Köpekler gibi çiftleşir, karılarını her yıl gebe bırakırlar, inlerde yatıp, bir baş soğanla karınlarını doyururlar, sonra da insan sayılırlar. Özgürlükmüş, millî anlaşmaymış, millî sınırmış!.. Mustafa Kemal Padişahımıza bunlar için mi isyan edip karşı koyuyor? Ben bunlar için tırnağımı bile kesmem monşer! Söylesene ulan, nereye gidiyorsun? Ali, dişlerinin gıcırdadığını belli etmemek için dilini ısırdı, boynunu büktü, hem İngiliz'i, hem de tatlı su frenklerini etekledi: - Köyümüze gideriz beyim, dedi, kusurumuz affola! Vapur kalkarmış Sirkeci'den!
Sayfa 205 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Bitmiyordu; dediklerinin aksine yol yürümekle tükenmiyordu. İzmir'in işgalinden bu yana harcadığı bütün çabalar bir hiç olup önüne yığılıveriyordu..
Sayfa 203 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Reklam
- Ne söylesem faydasız, dedi, senin bu kafan almaz bunları. Biz, Türk'üz diyememenin, Osmanlıyız diyip işin içinden sıyrılmaya çalışmanın acısını çektik yıllarca. Öte tarafta Arnavut'u, Sırp'ı, Yunan'ı, Arap'ı, bilmem nesi rahat rahat kendi milletinin adını söyledi, özgürlük istedi. Anadolu'yu unutup da gözümüzü başka yerlere diktik. Orası boş ve sahipsiz kaldı. Hükümet, Saray hep aldı, vermesini bir türlü bilmedi. Bu yüzden hâlâ gerektiği gibi yerleşemedik kendi toprağımıza. İşte bizim derdimiz bu. Bunun çilesini çekiyoruz şimdi.
Sayfa 163 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Kişiler aldanmak ister, belki biz de aldanacağız bir kere daha!
Sayfa 151 - Hakan YayineviKitabı okuyor
İki milis bir Yunan makineli tüfeğini ele geçirmişlerdi. Yakaladıkları bir Yunan askerini yumrukluyorlar: - Öğretsene ulan bize bu meretin nasıl kullanıldığını, diye bağırıyorlardı. Öğret kafirin dölü!
Sayfa 134 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Remzi derin bir soluk aldı. Bir anda içinde bulunduğu gerçeği unutmuş gibiydi: - Erzurum çok daha uzak, diye fısıldadı, çok daha uzak! Bizim Sarı Paşa'mız!.. O olsa yanımızda tufeklerimiz başka türlü patlardı! Doğru söylüyorsun Yüzbaşım; gücüne inananlar diretir. Gücüne inanmayanlar ise saman alevi gibidir; yanar ve hemen söner. Mustafa Kemal Paşa gücüne inanmış kişiydi. Yılmak nedir bilmezdi O... Ayrıca yılmamayı, güçlülüğü, inancı aşılardı etrafına...
Sayfa 132 - Hakan YayineviKitabı okuyor
Subay hırsla tüfeğinin tetiğini çekti. Önünde yığılıp kalan cansız bedenlere içi titreyerek baktı: - Sonu bu, dedi, öleceğiz!.. Kaçmaktan iyidir!.. Elbet bir gün gelecek direnmenin faydasını göreceğiz. İnanıyorum! Sen başka türlü mü düşünüyorsun yabancı? - Evet, dedi Remzi, salt ölüm bir fayda sağlamaz!.. Yunanlılar ölülerimizi çiğneyeceği yerde, dirilerimizle, inanmışlarla çarpışmalı. Bir kişinin, beş kişinin inanmışlığı neye yarar? Yüzbaşı bu sefer arka arkaya tüfeğini üç kere ateşledi: - Mustafa Kemal'i tanıyor musun diye bağırdı, Mustafa Kemal'i tanıyor musun? - Tanıyorum!.. O'nu çok iyi tanırım ben! - Erzurum’a geçecekmiş!.. Bir kongre toplayacakmış; Vatanın kurtulması için! Senin dediklerin o zaman olacak işte. Gücüne güven, Gayret Remzi!
Sayfa 131 - Hakan YayineviKitabı okuyor
199 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.