Uğur kızıl

Uğur kızıl
@Ugur_cuk
Sadece birkaç küçük ısırık alınmış, zengin bir ziyafet sofrasıydım. Tadına bile bakılmamış. İnkar edilmiş israf edilmiş ve terk edilmiş
Reklam
Eşek kadar adam Tıbı, gözyaşlarını karların üzerine saça saça Berber Ali'nin mekânına doğru süzüldü. Sağ omzundaki melekler defterlerini çıkarıp Tıbı'nın hayatındaki mutsuz günlerinin en babasını yaşayacağını not ettiler.
İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlar adına uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Güneş, Kolera'nın üzerine şehvet ışıklarını gönderip, "Ne duruyorsunuz anam, aşık olun, sevişin, koklaşın" deyince, ışık dilinden anlayanlar faaliyete geçti
Kolera canavarı!
Hapishanelerde çürüyeceğine, zamanı gelince yağlı ilmiği boynuna geçirteceğine, düşünerek kendisini öldürmek her şeyden daha çekiciydi.
Reklam
Muhteşem bir alıntı bayılıyorum bu adama yaw
Ali, hafiften çiselemeye başlayan yağmurun daha sert yağdığı yere doğru gözlerini dikip "Oralara gitmeliyim arkadaşlar. Gerçek dostlarım beni orada bekliyor," diye bağırıp, Kara Zindan Mezarlığı'na doğru salkım saçak yürüdü. Ali'nin kalp sızlatan yürüyüşüne dayanamayan ağır bitirimler, "Hakkı yenen daha kaç muhterem insan mezarlığa yürümedi ki!" dediler.
Bence Şeytan insan soyunu dize getirmek için bir şey bulmak istese uyuşturucudan âlâsını bulamazdı.
bu semtin insanları kuğu başlı,aslan ayaklı iskemlelerde oturup yanlarından geçen rüzgara çay söyleyecek kadar inceydiler.aynı zamanda rüzgarı ısıtmak için ateş yakacak kadar duygusallardı...'
Reklam
Kendimi harcıyorum, harcıyorum. Ama bitmiyorum!
Güzel bir alıntı
Masalar, iskemleler, bina iskeleleri, arabalar kiralanıyor insan kanı içen tüccarlar avazı çıktıkları kadar –yer isteyen varmı? Diye bağırıyorlardı. İçimi öfkeyle dolduran bu kalabalığa benim yerimi isteyen varmı diye bağırmayı düşündüm.
Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. -Tanrı mi efendim? Hangi Tanrı? -O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? -Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? -Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette
biliyorsun beni, severim markette dolanmayı. sonra tuvalet kağıtlarının olduğu rafa geldim ve 92 yaşında bir kadın gördüm, en hesaplı tuvalet kağıdını arıyordu. + iyi de, herkes yapar bunu. - tamam ama, 92 yaşındasın ve yarın ölebilirsin. üç kuruşun hesabını yapmanın ne anlamı var? yani, 92 yaşında sıçabiliyor olmak zaten muhteşem bir olay, neden en pahalı tuvalet kağıdını alıp bunu kutlamıyorsun?
Acı katlanılmaz hal aldığında yapılacak üç şey olduğunu öğrendim sarhoş ol, kendini öldür ya da gül. Ben genellikle sarhoş olur ve gülerim.
Reklam
Burası bir sığınmacı kampıydı ve hepimiz gönüllüydük sonuçta. Kimin ne iş yaptığı önemli değildi. Önemli olan işlerin yürümesiydi. Kaldı ki statümüz ve sosyal kimliklerimiz insani değerler karşısında bir hiçtir öyle değil mi?
İran'da saçı göründü diye "ahlaksız polis" tarafından katledilen Jina Mahsa Amini'nin kederli kara gözleri sehpanın üstündeki gazeteden bana bakıyor.
"Sustular, sanki gizli bir el ruhlarını sıkmıştı!...
Baylar; yemin ederim ki her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek,tam manâsıyla bir hastalıktır.
"Kendisi için neyin iyi olduğunu değil, insanların ne düşündüğünü umursuyordu.
Aşkın demir kanunu buydu; insan cesur olmaya yemin etmeliydi..
Reklam
Zavallı genç adam! Sahte siyasi sebepler ne kadar iğrenç! Bir fikir için, bir hayal için, varlığı şüpheli soyut bir kavram için, giyotin denen bu korkunç gerçeklik!
Mösyö" dedi ona " ölü bir adamın odasında bu kadar yüksek sesle konuşulmaz." Mimar yanımızdan ayrıldı. Ben ise, ölçtüğü taşlardan biri gibi, orada kalakaldım...
Kiliselerden gelen çan sesleri, kısa bir zaman sonra hafif esrar kokusu ve ezan sesiyle karışıp havayı kapladı.
Reco, okulda teneffüse çıktığı zaman kantinden aldığı galeta ve sandviçten kaplumbağa yapmıştı. Okul müdürü çocuğun bu hareketini görmüş ve Reco'yu yaratıcı kabiliyetinden dolayı geri zekâlılar sınıfına atmıştı!
Bu kitap niye bu kadar harika
İmine, yer ve zaman duygusunu kaybettiğinden evin içinde bile kayboluyordu. Geçmişin içine bir battaniye atıp orada uyuyordu.
Reklam
Uykusuzluk; böyledir işte kafanızda'ki düşünceler bütün gece yayın yapar.
Tilki Orhan, iş arkadaşlarıyla beraber yağlı elbiselerle, nasırlı ellerle, kulaktan dolma hayat bilgisiyle şehrin göbeğindeki sinemalara doğru ilerledi.