- Herkes ve her şey, her an değişiyor. Haftalar önce kalbimdeydin şimdi aklımda bile değilsin.
-Ben... Hala kalbindeydim Sara. Buna her şeyden çok eminim.
- Dikkat et de kaybolma oralarda.
- Sen merak etme. Bende senin kalbinin haritası var. Ben orda asla kaybolmam.
Fener artık hazırdı. Ciddiyetle boğazını temizledi Aybüke. Fenere eğildi ve usulca mırıldandı. "Süleyman ile geçeçek bir ömür. diliyorum..." diye sessizce mırıldandı.
"Ne dedin?" dedi Süleyman: "Né dedin? Ne?"
"Sıra benim değil miydi? Sana-ne." derken oldukça ciddiydi Aybüke.
Dudak büzdü Süleyman. Hoşnutsuz bir ifade takındı. "Benden kurtulmayı dilediyse fener uçamadan alev alsın." diye mırıldandı evrene doğru. Sonra ise yavaşca uçurdular aralarındaki feneri. Fener usul usul gökyüzüne süzülüp siyah örtünün üzerinde ateş böceği misali yapıp sönerken birkaç dakika izlediler bu görüntüyü. Fener alev almamıştı. Bir tüy misali süzülerek yükseliyordu. Dudağının bir köşesi usulca kıvrıldı Süleyman'ın
"Alev almadığına göre bir ömür beni dilediğini var sayıyorum dağ çiçeğim."
Bu sefer derin bir nefes verdi. "Bir daha sakın benim için böyle bir salaklık yapma."dedi net ve sert bir sesle. "Ben kendimi her türlü kurtarırım. Sen kendini hayatta tut yeter."
Süleyman ise bu sefer sakınmadı. Ciddi falan durmadı. İçinden geçeni yine anında dilinden bıraktı. "Benim hayatta kalabilmem için sen de hayatta olmalısın Aybüke...Sen yoksan... Ben de yokum..."
"Birşey olmaz dimi Hasan abi?" dedi titreyen bir sesle. "Olmaz dimi? Beni sevmesin. İstemiyorum. Yüzüme bil Dakmasın. Tövbe istemem daha. Yeter ki yaşasın. Yaşar değil mi abi? Aybüke o. Yıkılmaz dimi abi?"
İki alem vardır:ilki varlık alemi ,ikincisi mana âlemi. Varlık âlemi gündüz gibidir ,olanı biteni açıkça görürsün,kendini kolayca ele verir. Mana âlemi ise gece gibidir,onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.