Mustafa Özbek

Mustafa Özbek
@Uzbek
SIĞINTI -1-
Dağ başını duman almış, Gümüş dere durmaz akar! Bildiniz mi, ağzımdaki şu sönük ritmi? En son dağ tepe kırlarda, olabildiğince hür hissettiğimiz zamanlarda söylerdik. Hiç kimse bilmem ki kederinden öleyazdığı bir vakit, bu türküyü çağırsın. Ben çağırıyorum, gelen giden yok. Çok mu mıymıntıca söylüyorum acaba? Bugün 234.gün. Az değil, oğlan ha dillendi ha dillenecek. Sırtım! A, sırtım... Nem almaktan çiçek açtı namussuzum. Bereket versin güvercinlerimiz var, anladın mı o biçim yemliyoruz onları. Onlar da olmasa unuturdum, bir zamanlar benim de yarimi görünce atan kalbimin çıkardığı o kanat seslerini. Hasmım var, Ziyaaa! Köpeoğlusu a hınzır! Tutturmuş, "kesecem de kesecem!" A Ziyaa! Yalnız kuşu değil, beri dünyadan tozu, toprağı, çiçeği ve güzele dair ne varsa hepsini birden keseceksin de habarın yok. Mahpusa düşünce anladım, insan burada sadece demir parmaklıkların ardına girmekle kalmıyormuş. Zihne de pranga vuruluyormuş. Her gün burnunu karıştıran Rahmi var, o kadar mı olduk be abisi? Ruhlar alemi sanırsın namussuzum... (1)
Reklam
Bugün sağanak yağmura, arabanın içindeyken yüce depresif halimle tutuldum. Hayatın sonuymuşcasına yağmurun tıpırtısını izlerken ne olacaksa olsun deyip içeriye daldım. Üstelik rüyamsı tıraş halim de hala benimle, bu sebepten fizyolojik olarak da berbat bir haldeydim. Daha sonra bana mavi gözlü elçi, istendik bilgiler verdi. O konuşurken gülmeye başladım, askeriyede olmasak tezgahın arkasına geçip o ablayı yanaklarından öpmek isterdim. Bana o kadar iyi haberler verdi ki o mavi gözlü elçiye, ne istese verebilirdim. Hatta adını da sordum, tabii o kadar mutlu olmuş olmalıyım ki şu an adını dahi hatırlamıyorum. Daha sonra aynı tıpırtı bana, hayatın sonunu değil de başını çağrıştırmaya başladı. Yağmur aynı yağmur, demek ki dünyayı anlamlı kılan yegane şey "fikirsel algı"dan ibaretmiş.
Gözlüklerimi çıkarınca, özellikle sağ gözüm, dünyayı sansüre uğramış olarak görüyor. Bu sebeple ne zaman saçımı kestirmeye gitsem, derin hülyalara dalıyorum. Berberin, şurası da şöyle mi olsun dediği ne varsa öyle oluyor. Eve gidinceğe değin üstüm başım saç içindee, kulaklarım pas içindeee kalıyorum. Evde aynaya bakınca da şöyle diyorum "Yine mi çirkin oldu ya!!" bir müddet enseyi karartma vakti. En fazla 1 hafta sonra olağan çirkinliğime alışıp insan içine karışabilirim.

Reader Follow Recommendations

See All
Babaannemin televizyon izlerken kendisinden geçip "Aaa, sadal gızım! Gaç!", "Sıtrasız herif!", "Tüüüüü, hiç görmemiş gibi yiyola ya bunlaa!" gibi sözlerine çok güler, televizyon yerine babanemi seyrederdim. Ama bugün, tuhaf bir şey oldu. Evde tek başımaydım ve "Afyonkarahisar-Şuhut"da çekilen, geleneksel bir düğünü izleyiciye aktaran, şangır şungur altınlarıyla dolaşıp etrafa mavi boncuklar dağıtan ve ayrıca "Yüksek yüksek tepelere" şarkısında insanları ağlatıp "Ayy! Kıyamam..." diyen bir hanım ablayı, kesintisiz ve soluksuz izleyiverdim. İzlerken farkında olmaksızın "A, maşallah kırmızı donlu dedeme bak ya!" ya da "Oooo, gelin de güzelmiş ama kesin zayıf bir eğitimi vardır!" gibi düşüncelerimi, sesli olarak televizyona hitaben ağzımdan kaçırıverdim. Durumu fark edince de ikirciklendim. Ya bu vakıa kalıtsal ya da ben de artık yaşlandım.
Depresifliğimi alt etmek niyetiyle az önce bir hanımın yanına yanaştım, kendisinden bir şarkı istedim ve bana "Summer depression" şarkısını önerip gitti. Annesi aradı; o bembeyaz dişleri, güzel yüzükleri ve sevimli gülümsemesiyle bir hayale dönüştü. Bana da "Summer Depression" kaldı. Ah kuzum! Naptın sen?
Reklam
Mor desenli sıkı bir tayt, gez salına salına. Çok da rahat pek de şık, ne bu güven varına. Çatıvermiş kaşların, kuzum nedir sorunun? "Ayyy! rujum dökülmüş" bu mu hayat yorumun? Zülüfleri salınır, kahve midir bal mıdır? Öfür pöf! Homurdanır, çiçek midir nar mıdır? Geçiverdim mest oldum, bir küçük salınışa Tabii dikkat etmeli, düşmeyelim yanılışa Çekiştirir durursun, şu kısacık gömleğin Güneş yalnız bana mı? aman! Sıcak görmeyin. Şaşakaldım bakınız! Hatunum da terliyor. Bre sen insanmışsın, hiç de bir renk vermiyor. E sevgili dostlarım, insanız ki ne insan Uzaktan mı bakarız, boşa mıdır bu lisan? Hele sokul yanına, desene bi "Meraba" Kim bilir ki perişan, benzemiyor seraba.
Diyelim ki 10 gün sonra sefalete düşüp sürüneceğim. Üstelik bu yazdığım şeyin gerçeklik payı da oldukça yüksektir. Son 10 günümü, idam mahkumunun son günleri gibi mi geçirmeliyim? Hayır, en azından şu an gelecekteki bene oranla daha az sefil durumdayım. Az sefillikten çok sefilliğe, sefillikler arası geçiş. Yaşasın!
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya tarantulaymış benim adım diyecek değilim tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemeyeceğim - İsmet Özel -
Dün yolda yürürken bir kedi görüp sevmeye yanaştım. - Gel pisi pisi, aman ne çirkin şeysin sen! Amanin... Daha sonra kedi aniden kaçmaya başladı ve arkasından şöyle dedim: - Sen de mi yav? Sen de mi kaçıyorsun benden, iyi kaç! Neden herkes benden kaçıyor? Ve bugün kediye söylediklerim yeniden, kelimelerimi doğruladı. Çok değer verdiğim bir arkadaşım kendini ulaşılmazlaştırdı. Sebebi de bir önceki yazdığım yazı.
Yarın - 1
00.25 Biliriz ki bu saatler, hayalciler için gerçeklikten kaçmanın ve zihinsel olarak kahramanlık peşinde koşmanın başlangıç saatleridir. Şimdi, gerçekte var olup şu an kendisi hakkında hiçbir kestirimde bulunamadığım birini, Sevi'yi kahramanlaştıralım. Ve onun baş rolü çektiği bu hikayede ben, yeniden figüran olayım. Kendisi, ihtimaldir
Reklam
Kulaklığını takıp salıncakta deliler gibi sallanan eşek kadar oğlanı, yaklaşık 15 dakika izledim. Hayatı sen yaşıyorsun güzel kardeşim.
Şehir içi otobüste rastlantı sonucu Afgan bir arkadaş ile tanıştım. Kendisine şu soruyu sordum, kurbağa sesi her memlekette farklı algılanıyormuş örneğin Kore'de "Gegul" Türkiye'de "Vırak" Afganistan'da nasıl seslendirirsiniz? Ben hiç Afgan kurbağa görmemişam, cevabını verdi. Buraya kadar her şey güzel ama e, güzel kardeşim. Neden seninle aynı otobüste 4.kez karşılaşıyoruz? Artık selamsız gidiyoruz evlerimize.
Niçin, çoğu şeyi zihnen canlandırmak zorundayım? Bugün, umumi tuvalete girmezden hemen önce karşılaştığımız kişi ile yan yana tuvaletlere girdik. O fermuarın sesi, öksürmeler ve "şşşşşşşşşş" sesi... Allah'ım bunları zihnen canlandırmak istemiyorum ben, daha sonra el yıkarken adamın yüzüne bakamadım.
10 km yürüyüşümü gece gerçekleştirdim. Yolda canım sıkılmasın, yol tez bitsin diye de gölgem ile video çekip durdum. Tabii bunun için insansız ama arabaların akıp gittiği ana yolu tercih ettim. Daha sonra kısık sesle kime hitap ettiğimi bilmeksizin, deli değilim ben lütfen beni kınamayın, dedim. Sanırım bundan daha âla delilik alameti yok.
256 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.