söz ağır geldi fikir hammalligi yaparken.
Bulutsuz bir gökyüzünde rüzgâra teslim ettik ruhumuzu.
savrulduk kağıda sarılan tütünün nazlı dumanı gibi.
çorak ömrümüze binbir güçlükle, elimizdeki başak tohumlarını septik
yağmur yüzümüze gülmedi.
oysa çocuk kahkaları iken hayallerimiz
yaşlıların agitlarina karıştı gerceklerimiz
gece hüzün vadisi
aralik pencereden görsem seni
gün batmadan hemen önce
sular çoktan yandi
baş ağrısı,bir boğaz dolusu sözcük
gönül limanına yanaşsa varlığın
gök yüzü yanmadan
kızıl şarapla inatlaşmadan...
bilirim mesafeler çoktan unutuldu
süslü cümlelerle
gözden uzak,gönülden ırak
aşk denen duygular çoktan gömüldü
sahi ilk kazmay kim vurdu
sadece aşk mı Namütenahi gömülüyordu.
kuş uçmaz kervan geçmez demiş şair
oysa dört vakte kadar bahar mevsimi gelir
bir saatin üçte biri kadar yağmur yağsa eyvAllah
kim demiş arılar sadece bal yapar
heybesinde mütevazı papatya tohumu
ben topraktan ümidimi kesmedim
yusuf çıkmadı mı kuyudan ve
Tanrı yanan çalının yakınında duran Musa’ya şöyle demedi mi: “Bastığın yer kutsal topraktır”
#Kalemimden
“...sevdiğim içimizdeki Musalardan ne haber vardır?
İbrahimler’den, Yusuflar’dan
yoksa Musa’yı Kızıldeniz’de yalnız mı bıraktık?
ellerimizle mi verdik İbrahim’i Nemrutlara
şimdi hangi kuyudan gelmede Yusuf’un sesi?
ki unutma Vera
Filistin’de yeni doğan çocuklar ilkin annelerinin
göğsüne
sonra da yerdeki taşlara uzanırlar
neredesin eyy İsmail’in boğazındaki merhamet?
içimizdeki bu sızıyı kaldır
ya ebabilleri gönder
ya bizi de oraya aldır”
(Numan Arıman-Vera)
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
#StefanZweig
-Sanırım yaşamaya bile üşeniyorsun.
-Öyleyim sanırım.
-Peki özellikle sevmediğin şey ne?
-Her şey. Bu aralıksız koşuşturma, sıradan tutkular, açgözlülükler, birbirinden üstün olma arzusu, dedikoduculuk, insanı baştan aşağı süzmeler...
#İvanGonçarov