Merhaba sevgili okurlar...
Bugün size biraz Momo’dan bahsetmek istiyorum. Çok akıcı ve klasik cümlelerle dolu bir eserdi. Esere adını veren kahramanlardan biri olan Momo, hep anlatıcı olan bizlere bir ‘dur’ levhası gösteriyor ve biraz ‘dinle’ diyor...
Okuyucuların sıkılma ihtimali bence biraz düşük, çünkü nerdeyse eser boyunca kafamıza tokmaklar yiyerek ve ayık bir şekilde okumamızı sağlıyor. Bununla en önemli şikayetlerimizden birine değiniyor, ‘zamansızlık’ kavramını. Bu kavram size ne çağrıştırdı bilmiyorum ama bana; ‘ya eskiden böylemiydi zaman, şimdi, saatler saniyelere, günler saatlere, haftalar günlere, yıllar aylara...’ cümlesini aklıma getirdi. En değerlimiz olan zamanın kıymetini bir macera eşliğinde gözler önüne seriyor. Duman Adamlar diye anılan karakterlerin insanlara zaman tasarrufu ile pembe bir dünyanın kapısını aralamasıyla her şey başlıyor. Bu maceraya katılanlar, zaman tasarrufu yapmaya başlıyor. Ama unuttukları çok önemli bişey var ki; zaman tasarruf edilemez, tam aksine tasarruf zamanımızı çalan en önemli ve sinsi bir eylemsizliktir. Çünkü tasarruf edilmeye çalışılan zaman bize ait olmaktan çıkıyor. Başkaları tarafından yönetilen birer robota dönüştürüyor. Tam olarak bir kapitalist sistem örneği niteliği taşıyor. Hep daha fazla daha fazla...diyerek bir ufuk çizgisi misali yaklaştıkça uzaklaşan bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bu sistemi yok etmeye çalışan Momo’nun, eser boyunca bitmeyen umudu ve sabrı ile ütopik olan ama bir o kadarda olmayan maceralarına tanıklık ediyoruz...
İyi okumalar...