Sevinç Cumhuriyeti bekleyen büyük, acı, kanayan sorunları bir akşamlık olsun unutturmuştu. Oysa bir zamanların en kudretli, en uygar imparatorluğundan Cumhuriyet'e, kötü ve akıl dışı yönetim yüzünden, maddi bakımdan borca batık bir miras kalmıştı. Cehalet, yoksulluk, birçok konuda üzücü, utandırıcı gerilik, yönetici, uzman ve milli sermaye yetersizliği, büyük bir borç, Batı karşılığını aşağılık duygusu, Arapçılık, kadın erkek eşitsizliği, sağlıksız toplum, yetersiz eğitim, çağdaşı kanunlar, hurafeler, batıl inançlar, huzurlarına sürünerek girilen şeyler, Toprak ağaları, Ortaçağ'ın sürmesini, halkın uyanmasını asla istemeyenler, İngilizlerin kışkırttığı ve Sevr'in umutlandırdığı ayrılıkçılar yani Kürtçüler ile Lozan'ı affetmeyen emperyalist bir dünya, Güneybatı Anadolu'da gözü kalmış İtalya vb., vb.
Cumhuriyet bu sorunları çözmek, bu zorlukları aşmak, bu düşmanları yenmek zorundaydı.
Yenebilir miydi?
Cumhuriyet karşıtları kıs kıs güldüler.
Bu yeni, yoksul devlet, bu deneysiz yöneticiler ne bu büyük sorunları çözebilirlerdi, ne bu dev gibi düşmanları yenebilirlerdi.
Haklı gibi görünüyorlardı. Ama bir şeyi unutmuşlardı: Yurtseverlik.
Onun yenemeyeceği ne vardı?