Melankoliden bahsetmiyorum. Ya da seçilmiş tercih edilmiş yalnızlık palavrasından, ya da şiirlerde geçen romantik yalnızlıklardan. Çaresizlikten bahsediyorum. Kimsenin olmayışından..
Bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken görmüştüm onu. Alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. Bir mezar taşında ağlamak çok daha makuldür, kimse neden diye sormaz..
Suratında bir tokat kızarıklığıyla, balkon demirleri arasından bacaklarını sarkıtmış oturan, küçük bir çocuğun küskünlüğü var yüreğimde.
Kendimle bile konuşmuyorum artık...
Gün bittiğinde,
herkes gittiğinde ve sarılmak için uzandığın bütün kollar seni ittiğinde beni hatırla.
Ayağına taş değmesin ama düş.
Kaldırmak için uzanmayan her el, benim..