"Tesadüf seni karşıma çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat herşeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benimde bir ruhum bulunduğunu öğrettin."
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü...
Bütün bir olay, Amerika’dan Arjantin’e yol almakta olan bir gemide geçiyor. Kitapta bulunan bazı karakterler tanıtıldıktan sonra olayların anlatım sırasına göre yavaş yavaş bizler, dünya satranç şampiyonu ile sorgulanmak için tutuklanan bir mahkumun satranç müsabakası yapması ile karşılaşıyoruz. Bu aşamaya gelene kadar okuduğumuz bütün karakterlerin psikolojik tahlilleri bize çoktan hazırlanıp sunulmuştu bile. Bizlerde bu kadar detay verilince kafamızda farklı farklı sahneler canlandırıp satranç masasını kendimizce betimledik bile.
Satrancı mahkumiyetten kurtulmak için bir araç olarak görmesine rağmen o kadar ilgi odağı haline getiriyor ki satranç onu delirtiyor. Adeta mahkumiyeti satranca oluyor.
Çoğu insan hayatı boyunca bir şeyleri yapmaya mecbur bırakılıyor. Bu mecburiyet herkese o kadar farklı hissettiriyor ki bazılarımız bunu mahkumiyet olarak yorumluyor. 20’li yaşlarımıza gelene kadar okula gitme mecburiyeti bazılarımız için hapis gibi geliyor. İlerleyen yaşlarda işe gitme mecburiyeti ve büyümenin sorumlulukların artmasına yol açması hayatın hapis gibi hissedilmesine yol açıyor.
Kendimizi ne zaman hapiste hissedersek kitapta olduğu gibi kendimizi hayata bağlayacak bir olay veya durum bulmamız gerekiyor. İş hayatı hapis gibi hissettirse de eve elince çocuklarınızla oynamak size “Buna değer” dedirtecektir. Bu hayatta ne yaşarsak yaşayalım bizlerin en az bir tane dayanak noktasına sahip olmamız gerekir. Kendi dayanak noktanızı bulun. Başkasına dayanak noktası olun.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020238,4bin okunma
”Sbille Bedfor bir yerlerde şöyle yazmıştı: İnsan gençken kendini bir bütüne, insanlığın temel ilkelerine bağlı hissetmez, insan gençken bir sürü şey dener çünkü hayat bir genel prova gibi algılanır, perde gerçekten açıldığında değiştirilebilecek bir prova gibi. Ama gün gelir perdenin her daim açık olduğu dank eder. Sahnelenen, oyunun kendisidir.” İnsan ailesini seçemez ama hikayesini anlatmayı seçebilir, temalı bir eser. Norveç’te çok satanlar listesine girdiği gibi aynı zamanda çok tartışılan bir roman olmuştur. Kasvetli bir aile içi dramı. Kitap, anne ve babanın sahip olduğu iki değerli kulübeyi, dört çocukları olmasına rağmen iki kardeşe bırakması ile başlıyor. Bu olay aslında her şeyin başlangıcı, dile getirilmeyen ifadelerin anahtarı oluyor. İnsan, yaptığı davranışların, aldığı kararların nedeni sorulsun istiyor.
Şimdi de yeşil rengin hâkim olduğu sonsuz sayıda kitapların kütüphaneye boydan boya sıralandığını hayal edin. Yalnız bir detayı sakın görmezden gelmeyin. Çünkü bu detay, hayatımızda yaşadığımız mutsuzlukların temel kaynağı. Keşkelerin acı meyvesi, pişmanlıklar kitabı. Gri tonuyla ağırlığını koruyarak kitaplıkta yerini alan bu kitap,aslında rengiyle bile hayatımızın beyaz ve siyahtan ibaret olmadığını ve mutluluğun yanında üzüntülerinde ancak birlikte yaşanınca anlamlı olacağını, görüntüsüyle bile öyle güzel açıklıyor ki, daha kütüphaneyi gezinmeden bu anlamlı mesajını hissettiriyor.Paralel evrende hayatlarımızın çok yönlülüğüne dikkat çekerek, yaşamın bize sunduğu milyonlarca seçimi ihtiva edip, tek bir değişikliğin bile nasıl köklü sonuçlara yol açacağını kitabı okuyarak yaşıyorsunuz. Seçtiğiniz her yeni yaşamda, yanınızda tanımadığınız bir adamı eşiniz olarak görebilir ya da ismini dahi bilmediğiniz küçük çocuğa annelik yaparken bulabilirsiniz kendinizi.Birbirinden anlamlı mesajlarla donatılmış bu kitap, keşke dediğimiz birçok şeyin, aslında bizim kontrolümüzde olmadığını, haz almadığımız çoğu şeyin, hayatta bir şekilde yer alacağını göstererek, modern çağa uygunluk sağlayıp, günümüz yaşantılarına dokunmayı başarmıştır. Şiddetle okumanızı tavsiye ettiğim bir kitap.. Şunu da unutmayın öğrenmenin tek yolu yaşamaktır..