Vildan

Hayatın görünenden ibaret olmadığına inanıyorum, hepsi bu. Gözlerimi, kalbimi açık tutma uğraşındayım. Bana özgü bir maharet yok. Bence insanda bazı kabiliyetler üzeri örtülü duruyor. Keşfedip, üzerini temizlemeye başladığında yeni bir tecrübe doğuyor. Hani biz gizli güçler diyoruz ya, eğer doğru bir usulle kendini eğitebilirsen o kabiliyete erişiyorsun. Bu kabiliyeti iyiye veya kötüye kullanabilirsin.
Sayfa 168
Reklam
İnsan kaderin karşısındaki çaresizliğini gizlemek uğruna tesadüf diye bir kelime uydurdu.
Sayfa 157
…insanların çoğu kaosu alışkanlığa çevirip bundan besleniyormuş, konfordan feragat edemediklerinden şehrin kargaşasında ruhsal hastalık sırasını bekliyorlarmış.
Sayfa 139

Reader Follow Recommendations

See All
Muhakkak size de olmuştur, insan bazen kaybolur. Benim de başıma geldi. Kendimi aramaya başladım. Çok yere bakındım, nereye gittiysem nafile. Son çare aynalara sığındım. Kendimi bulabilmek için aynalarla doldurdum evimi. Aslına bakarsanız kendini bulabilmek için başka yere bakmak acizliktir. Bunu itiraf etmekte bir beis yok. Keşke yeteri kadar gücüm ve cesaretim olsaydı da içime bakabilseydim. Tabii görebilecek bir göze, anlayabilecek bir kalbe ihtiyaç var, onu da zamanla öğreniyor insan."
Sayfa 104 - Aynalar
Yol yorar insanı. Yolun yorgunluğuyla aşkın yorgunluğu asla geçmez.
Sayfa 114
Reklam
İnsanın ölüme giderken ihtiyaç duyacağı tek şey neydi sahiden? Açık yüreklilikle arkasında durabileceği bir hayat mı? Saf pişmanlıklar mı?
Sayfa 73
Yeryüzünde en çok şairane mukim annedir. Anne- nin, kadının ne denli öğretici ve tesirli oluşunu en iyi şairler anlatır. Ellerinden, sözlerinden, bakışlarından belli olur anneler ve kadınlar. Karakoç'un şiirinde anneler, geleceğin aydınlık günlerini çağırır. Mecnun nasıl aşkıyla cihanı iyileştiren, sözüyle gönüllere sükûnet veren biriyse Leyla da başkasının acını duyandır. Bilgin bir annedir Leyla, göğümüze kanat gerer. Bu anneler yalnızca kendi yaralarını sarmaz, başkalarının yaralarını da sağaltır. Mücadelecidirler, çöken sis ve karanlığı dağıtırlar. Bireyi de toplumu da kurtaracak olan bu bilgin annelerdir.
Sayfa 54
…güzellik "görülmekten ziyade "anlaşılmak" ister. Görülmek, güzelliğin aslî unsuru olsaydı, ardına gizlenen sahtelik aldanışa sebep olmazdı. Anlaşıldığı an büyüsü bozulan değildir güzellik; anlaşıldıkça bağlanılan, vazgeçilemeyen, yerine ikame edecek bir şey bulunamayandır.
Sayfa 48
Gaston Bachelard, hayatının bir döneminde kuş yuvasını temaşa edebilmiş birinin felsefi düşünceyle tanışmış olduğunu söyler. Kuş yuvası karşısında yaşadığımız naif büyülenme ve bu büyülenmeyi tarif ederken söylediklerimiz, felsefi düşünüşün ilk ve temel adımlarıdır. İnsan, hayatının sonraki safhalarında çocukluğa, yetişkinliğe, yuvaya, tabiata, eve, duygu ve düşünceye "Kuş yuvası" imgesi üzerinden hayret, merhamet ve şefkat temelli bir bakış açısı geliştirebilir. Bakmasını bilirsek bir anneyi gözlemlemek, onu temaşa etmek de bize hayatın bilgisini, tılsımını verir. Annenin çocuğun gönlünü alması, evi düzene koyması, ev içindeki pürtelaşı, evin gönlüne ılık bir yağmur olması tarifsiz incelikler ve güzellikler içerir.
Sayfa 52
Türküler kimseye açamadığımız, söz edemediğimiz hålleri tasvir eder. Türkülerden hem dinlemeyi hem de kendimizle konuşmayı ve kendimizi anlamayı öğreniriz. Dilimizin zenginliğini, yaşadığımız kültürün inceliklerini, duygunun düşüncesiz, düşüncenin duygusuz olmadığını türkülerde fark ederiz. Türküler, tecrübelerin armonisidir. Sahici dostlar gibi hem güç verir hem dermansız bırakır. Hem yaraya tuz basar hem sinesine sarar. Türkü dinlemek dayanıklı bir yürek ister.
Sayfa 17
Reklam
Sahip olduklarımızı kaybedebilir, güvendiklerimizden yara almış olabiliriz. İyi olacağını düşündüğümüz şeyden kötülük, musibet sandığımızdan da iyilik görebiliriz. Hayat, insanı umduğunda yanıltarak ve ummadığına şaşırtarak büyütür, olgunlaştırır. Hissiyatı ve sezgisi güzel olanın hayatında her şeye rağmen bir çiçeklenme ânı muhakkak olacaktır.
Sayfa 9
“Aşk bir imkan değildir, bizim inisiyatifimize bağlı değildir, bir temeli yoktur, bize aniden gelir ve bizi incitir.” diyordu Levinas. Aşkın negatifliği bu incinmededir. İnsan, tüzüklerle çarpışa çarpışa şair olduğu kadar, zorunluluk ve menfaatlerle ve daha da önemlisi bizatihi sevdiğiyle biteviye sınır ilhakı ve ihlali yaşayarak aşkı okuyor, aşkı yazıyor.
Sayfa 279
Biliyoruz, Doğu edebiyatında da âşık'a "cinlenmiş" manasında mecnun denir. Aşk, insan ve Tanrı arasında, onları birbirine tanıştıran, birbirine taşıyan ve aradaki boşluğu doldurarak evreni tamamlayan şeydir.
Sayfa 289
1,430 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.