Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hatip

Hatip
@Vinea
yaşam düzeyinde ne gibi olumsuzluklar çıkar ki? Elbette bu sınırları zorlayan bir örnek ve her şeyi bu soruda olduğu gibi kafama göre yeniden kurguluyor değilim. Fakat yerkürenin devasa bir yuvarlak masa olduğu şeklindeki işin kolayına kaçan düşünce tarzının; yerkürenin top şeklinde olmasından kaynaklanan çok çeşitli önemsiz sorunu örneğin, yerçekimi, gündönümü çizgisi ve ekvator gibi günlük yaşamımızı pek etkilemeyen sorunları tertemiz silip süpüreceği bir gerçektir. Her haliyle sıradan bir yaşam süren bir insan, yaşamı boyunca kaç kez ekvator gibi bir şeyi dert etmek zorunda kalır ki?
Reklam
Yarın yine aynı olacak. Mutluluk asla gelmeyecek. Bunu biliyorum. Ama bir gün mutlaka gelecek, yanın sabah gelecek diye inanarak uyumak daha iyi değil mi? Bilerek yüksek ses çıkararak kendimi yatağa attım. Ah, çok güzel. Yatak soğuk olduğu için sırtım tam istediğim gibi serinliyor ve sonunda kendimden geçiyorum. Mutluluk bir gün geriden gelir. Bu sözleri hayal meyal hatırlıyorum. Mutluluğu bekleyip bekleyip, en sonunda dayanamayıp evden kaçtığında, ertesi gün harika mutlu bir haber terk ettiğin eve gelse de artık iş işten geçmiştir. Mutluluk bir gün geriden gelir. Mutluluk.
Biz sadece geçici heveslerin, ânı yaşamanın peşinde değiliz ama çok uzaktaki bir dağı işaret edip, "Oraya kadar giderseniz, göreceksiniz," diyorlar. Pek tabii ki bunda da doğruluk payı olduğunu biliyoruz ancak sanki şu an çok kötü bir karın ağrın olmasına rağmen ağrıyı görmezden gelip, "Hadi biraz daha dayan. Dağın tepesine çıkınca tamamdır," gibi bir şey öğütlüyorlar. Kesinlikle biri yanılıyor. Kötü olan sizsiniz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanların en zinde olduğu vaktin sabah olduğu da bir yalan. Sabahlar gridir. Her zaman öyledirler. En boş şeydir. Ben sabah yer yatağının içerisinde, her zaman karamsar olurum. Gerçekten berbat. Bir sürü çirkin pişmanlık... hepsi bir anda üşüşerek yüreğimi doldurur, ben de acıdan kıvranıveririm. Sabahlar eziyettir.
Öylesine doğru ki bu, biz kendimizden iyi olanlara nadir olarak bel bağlarız. Daha çok onların toplumundan kaçarız. Tersine, çoğu zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kimselere açarız içimizi. Demek ki kendimizi düzeltmeyi ya da iyileştirmeyi istemeyiz: Önce kusurlu diye hüküm giymemiz gerekir. Yalnızca acınmayı ve yolumuzda cesaretlendirilmeyi dileriz. Kısacası, biz hem suçlu olmaktan çıkmayı, hem de kendimizi arıtmak için çaba göstermemeyi isteriz. Yeterli hayasızlık da yoktur, yeterli erdem de yoktur. Ne kötülük, ne de iyilik enerjisine sahibizdir.
Reklam
Geceleri bir köprüden hiç geçmem ben Kendi kendime ahdetmişim de ondan. Birinin kendini suya attığını varsayın. İki şeyden biri, ya onu kurtarmak için arkasından suya atlayacaksınız ve soğuk mevsimde sağlığınızı tehlikeye atacaksınız ya da bırakacaksınız gitsin, o zaman da suya dalmaktan kaçınmanız bazen tuhaf kırıklıklar bırakacak sizde