Böyle gecelerdeydi, sardım onu kollarımın arasında.
Öptüm, kim bilir kaç kere, altında sonsuz göğün.
Sevdi beni o, meğer ben de sevmişim onu.
Yürek bu, nasıl dayansın o iri, durgun gözlere.
Bir gün
Işık yok
gün-eş yok
öpmek seni tam orada ışığın altında
öpmen beni ilk! önce elmacık kemiklerimden
-al- bir öpücük
al elmacık
başlar manifest,
doğar “gün-“
doğar “eş!”
kovularak bir yerlerden,
buluşur
buluruz bizi
-izi
Sallama tutma, yatıştırma, şefkattir. İleri geri sallanma otizm belirtisi değildir aslında, kaygıyı rahatlatma belirtisidir; otizmli çocuğun yoğun kaygısından dolayı onda daha net şekilde görürüz bunu.
Herhangi bir şeyle ilgili hem olumlu hem olumsuz düşüncelerimizin söylemler tarafından belirlenmesi kaçınılmaz. “Hepimiz birbirimizi yarattık.” derken bunu kastediyorum. Kral diye bir şey yok mesela. Soylu/asil diye bir şey de yok. Vaktiyle birileri kral ilan edildi sadece. Kimse kral olmak üzere doğmamıştı. Kraliyet ailesinden daha az soylu/asil değilsiniz. Yukarıdan baktığınız biri de sizden daha az soylu/asil değil. Hepimiz eşit soyluluktayız. Tek soy var, o da insan soyu.
Yazarları öldükten sonra seviyoruz. Neden?
Yazarın -ya da sesini bir şekilde duyurabilmiş kişi kimse onun- ölmesi, kucaktan indirilmesi olarak algılanıyor çünkü bilinçdışımızda;
o kişinin gerçekliğini ancak o zaman görebiliyor çoğu kişi.
Yaşarken Neslihan Tay’dan Taha Duymaz’dan nefret eden insanların bu insanlar ölür ölmez onlara merhamet duyabilmeye başlamalarının nedeni bu. Yazarları en çok ölüyken seviyoruz. İnsanları en çok ölüyken seviyoruz. Ölüyken saygı duyabiliyoruz gerçekliklerine. İnsanların ölmesi ile yaşanan içsel bir değişim varsa bu, hasedin varlığının kanıtı.
Efsaneye göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar.
Yalan, doğru söyler ve "Bugün hava çok güzel."der. Gerçek onun etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. Yalan, doğru söyler. "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım!" Gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir.
Soyunur ve yüzmeye başlarlar.
Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçıp kayıplara karışır. Kızgın gerçek, kuyudan çıkar, yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider.
Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve ona öfkeyle bakmaktadırlar. Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.
O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır.
Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.