"İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi"
"Aslında trajik bir çağ bizimkisi, bu yüzden onu trajik olarak görmeyi reddediyoruz. Büyük tufan kopmuş, yıkıntıların arasındayız şimdi, yeni yeni küçük yaşam alanları kurmaya, küçük küçük umutlar beslemeye başladık."
"Dünya başımıza yıkılmış olsa da yaşamak zorundayız."
"Nedir çirkin? Göze hoş görünmeyen diyeceksiniz. Hangi göze? Göz herkeste var, ama görmek, bakmak, anlamak bir eğitim işi. Hep çirkinlikler içinde yaşamış, çirkinlikleri görmüş, yaşamı çirkin bir ortamda geçen kişi, bilir mi güzelliğin ne olduğunu?"
"Olsun, dedim, ne önemi var, ne değişir, hayat bazen gülmeye değer, üç beş kedi içinmiş, bir sümüklü çocuk içinmiş ne fark eder? Hayat bazen gülmeye değer."
Bana geleni kabul ediyorum sadece, pencereme konan bir kuşu karşılar gibi. Ama biliyorum ki konuğumun kanatları vardır ve birazdan uçacaktır. Ümitsizlikten doğan bir boyun
eğiş bu, hazin bir tadı var.