Soren Kierkegaard şöyle açıklıyor:
"Eros'un pekala erotik aşkın tanrısı olduğu ve bu nedenle erotik aşkın Eros'un içinde bir ilke olarak mevcut olduğunu farz etmek gerektiği şeklinde bir itiraz alabilirim. Ama şimdi erotik aşkın sadece duyumsal olandan türeyen erotik aşka değil de ruhun niteliklerine dayandığı şeklindeki gerçeği bir tarafa bırakırsak o zaman ortaya dikkate alınması gereken farklı bir durum çıkıyor, ki şimdi bu hususu daha etraflıca vurgulamak istiyorum. Eros erotik aşk tanrısıydı ama kendisi aşık değildi. Diğer tanrılar veya insanlar erotik aşkın gücünü içlerinde sezinledikleri kadarıyla bunu Eros'a bağladılar, ona atfettiler ama Eros kendi aşık olmadı; bir kere başına geldiyse de bu bir istisnaydı 1 ve erotik aşkın tanrısı olduğu halde aşk macerelarının sayısında diğer tanrıların çok gerisindeydi, insanların da çok gerisindeydi. Onun aşık olduğunu söylemek, onun da erotik aşkın evrensel gücüne teslim olduğunu ve böylelikle de bir bakıma onun dışında bir güç, onca reddedildiği için artık aranıp bulunacak bir yeri yurdu olmayan bir güç haline geldiğini dile getirmek gibi bir şey olurdu. Onun erotik aşkı duyumsal olana değil, psişik olana dayanıyordu. Bütün herkes aşık olduğu için ona minnet duysa da bizzat erotik aşkın tanrısının aşık olmaması gerçek bir Yunan düşünüşü."