''Bağırmam, çırpınmam, yöneticilerin, yazarların, bilimcilerin, en önemlisi de ruhbanların uyuyan, uyuyan, uyuyan, uyuyan vicdanını ve düşüncesini uyandırmam lazım. Derin bir uykudalar, ölüm uykusundalar. Suçlu suçlu uyuyorlar.''
Finlandiya'da, yüksek kültüre çok güçlü bir şekilde ağırlık verilmeye başlandı ama aynı zamanda kültürün tüm halkın serveti haline gelmesi de amaçlandı.
Halk eğitilmeli ve entelektüel millileştirilmelidir. Başka bir deyişle toplumda elitlerin ve halkın arasında açık bir şekilde görülen sınır kaldırılmalı ya da azaltılmalıdır.
Milliyetçilik, ilk olarak kendimizi başkalarından ayrı tutmak ve başkalarına kıyasla üstünlük duymak anlamına gelmiyordu; milliyetçilik, eyleme geçmek adına bir çağrıydı.
''Çünkü sen varsın benim yanımda ve...''
''Ben varım senin yanında. Biz ikimiz hep birbirimizin yanındayız, işte böylece bizi düşünen biri var bu dünyada'' diye bağırıdı Lennie zafer kazanmış gibi, sevinçten yerinde duramayarak.