Zaman bir şekilde geçiyor iyi ya da kötü olarak nitelendiriyoruz. Ama o iyi ya da kötü kavramlarının içinde yatan o kadar çok anı var ki bugün hatırlayıp, yarın unuttuğumuz ya da aklımıza kazınmış ve oradan hiç kımıldamayan, kaybolmasını da istemediğimiz birden çok anı. Ya da şimdi şu akıp giden zamana tutunmuş, kalbe işleyen dakikalarla daha da katlanan birden çok an. Zihnimizden ve kalbimizden silinmeyen bir köşeye sinip orayı yurt edinen anılarım seninle. Şu ânımı oluşturan, nefes aldığım her ana renk katan, dakikalarla katlanarak yüreğime adeta iğneyi ve ipliği alıp işlenmiş ve beni kimi zaman mutluluktan ağlatan, kimi zaman otuz iki diş güldüren, kendimi dünyanın en mutlu insanı olarak nitelendirebileceğim o anılarım seninle. Sana o kadar çok minnettarım ki hatta ve hatta bak sadece ben değil, yüreğim, zihnim, bana bu bi' gün nefes alıp, diğer gün o nefesin bile garantisinin verilmediği, sanki yarınım yokmuşçasına mutlu olmayı, özgürce sevmeyi ve sevmekten kastım görmek, dokunmak ya da sadece bedenimle hissetmek değil de isterse az bi' mesafe ya da dünyanın bir ucu olsun, bir insanın sesini duyarak yüreğimin çiçeklenmesine, ruhumun yeşermesine tanıklık ettiğim için sana minnettarım. İyi ki varsın. Seni çok seviyorum. Âna, anıya, zamana kısılıp kalmadan, her dilde, her zamanda ve hep.