Fernand Braudel’in de, “dünyanın geri kalan kısmında kentlerin hayatı, zaman içinde uzun, düz, kesintisiz bir çizgi halinde ilerlerken, Batı’da kentlerin çalkantılı evriminin dinamik bir örüntü” sergilediğini tescil ederek bu varsayıma katıldığı gözlenir.