Snxrachal

En güçlü, gücünü hak, boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep egemen kalacak kadar güçlü değildir. Güç­ lünün hakkı işte buradan gelir. Görünüşte alay edilen hak, gerçekte bir ilke olmuştur.
Reklam
İnsan olmak bir şamatadır. Bu yüzden karanlık gecenin ruhunu kucaklayın.”
Kendine karşı bir zındık olacaksın, bir cadı, bir kâhin, bir deli, bir kuşkucu, bir uğursuz ve bir alçak olacaksın. ”

Reader Follow Recommendations

See All
"İnsanlarla ilişki insanın karakterini bozar, özellikle de bir karakteri yoksa.”
“Düşüncelerinin savaşım vereceğin düşmanını bul, savaşını ver. Düşüncen yenilse bile, dürüstlüğün galip çıkacaktır."
Reklam
“Bu ağacı ellerimle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi. Ama gözümüzle göremediğimiz rüzgâr ona istediği gibi eziyet ediyor; istediği yönde eğip büküyor. Tıpkı o rüzgârın ettiği gibi görünmez ellerdir bize de en kötü eziyeti edenler, bizi eğip bükenler.”
“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!”
Bu da aynı, diye geçirdim içimden. Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi 10/499 Her şeyi söylememiştim tabii ki. Üç gün önce başlayan karın ağrılarımın bir türlü dinmediğinden, sabah üniversiteye gelirken yanıma tampon almayı unuttuğum için kendimi bir eczaneye atana kadar nasıl kâbuslar yaşadığımdan falan söz edemezdim ki. İyi çocuktu, hoş çocuktu ama henüz o kadar yakın değildik. “Kimmiş?” Herhalde sessizliğin fazla uzamaması için bir şey sorma gereği duydu. “Kim kimmiş?” diye sordum ben de. “Yabancı konuk? Havaalanından alacaksın ya.” Elimdeki kâğıda baktım. “Maximilian Wagner” dedim, “Profesör Doktor yazıyor burada, Har-vard’dan, adı Alman gibi ama Amerikalıymış.” “Ne diye geliyor, konferans için mi?” “Valla, elimde biyografisi var ama tam okumadım. Nasıl olsa havaalanına bir saatten önce ulaşamam, yolda bol bol vaktim var.” “İyi o zaman” dedi, “sana sabırlar dilerim tatlım. Sonra görüşürüz.” “Sen ne için aramıştın beni?” “Akşam boşsan buluşalım diyecektim.” anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde söz-ler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum di-yemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır! Ol-mayacak duaya âmin deme duygusunu yaşıyorum sürekli.
Telaşla terk edilmiş bir otel odası gibi dağınık ve keyifsiz gelen ses tonu, psikologda belli belirsiz bir merak uyandırmıştı. Küçük ayrıcalıklar, derdi danışanlarına, cebimizdeki bozuk paralar gibidir: Son tahlilde çoğumuz bunları kullanmak zorunda kalırız. Küçük bozuk paralarımız bizim günlük alışkanlıklarımız, rutinleri­ mizdir; gündelik yaşantımızdır. Bu gündelik yaşamın parçaları art arda dizildiğinde kişinin hayatı ortaya çıkar.
Veronika, tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen kor­ kunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyorlarmış gibi söz ederlerdi, ama işin gerçe­ ği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına ina­ nabiliyorlardı.
Reklam
Artık öyle bir noktaya gelmiştik ki, yaşamak ya da ölmek önemli değ i ld i . Öl m eden bir parça ekmek yiyebilirsek mutlu olacaktı k . Chunsheng ayağa kalktı ve ben onu kurşun l a r konusunda uyarma gereği duymadım. Biraz etrafa bakın­ dıktan sonra, "Belki dışarıda bir pa r ça ekmek bulabi l irim, gi dip bakacağım," dedi. Chunsheng siperden dışarı sürüne sür ü ne çıkarken onu du r durmadım. Nasıl olsa öğleden önce ikimiz de ölmüş ola­ caktı k . Ölmeden önce bir pa r ça ekmeğe dokunabili r se, bu onun için iyi olurdu. Chunsheng ceset tarlala r ı n ı geçerken çok bitkin görü n üyordu. Bir iki adım attıktan son r a bana döndü ve şöyle dedi: "Sak ı n bi r yere ayrılma. Bir pa r ça ek­ mek bulur bulmaz geri döneceğim."
''Uzun zaman önce, Xu ailesinin atalan sadece bir ta vuk beslerdi. O tavuk büyüyünce kaz oldu, kaz kuzuya döndü ve o kuzu öküz oldu. Ailemiz böyle zenginleşti." Babamın sesi fı sıltıya dönmüştü. Birkaç da k i ka sustu ve sonra tekrar devam etti: "Sıra bana geldiğinde, Xu ailesinin 34 öküzü kuzuya döndü, sonra kuzu eridi kaza döndü. Sıra sana geldiğinde, kaz tavuğa döndü ve şimdi bir tavuğumuz bile yok."
Acılarımı hafifleten insanlar oldu zaman zaman ama onlar da yok artık. Yalvarma dediler her zaman, gitmeme engel olma dediler. insanlar bir vasiyet bırakır, değil mi? Benimki şu: Ailemi istemiyorum, cenazeme gelmesin. Hayatımda en çok kötülüğü onlardan gördüm. Hiçbiri zor günümde yanımda olmadı.
Sayfa 17 - Doğan kitapKitabı okudu
Benliğin kendisini düzenleyişi dünyanın biçimidir. Dünyadaki her bir şeyi zamanda bir an olarak düşün. Bir şey, diğer şeylere mani olamaz; tıpkı bir anın başka anlara mani olamadığı gibi. Yol arayan zihin bu ana erer. Yol arayan an, bu zihne yükselir. Bu, uygulamak ve yoldan çıkmakla aynıdır. Böylece öz, kendisini düzende ortaya koyar, kendisini görür. Bu özün olduğunu anlamaktır.
Sayfa 378 - Parodi yayınlarıKitabı okudu