Muguet

Muguet
@Wuge
Kitap karıştırmayan ortalık karıştırır.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Ankara Üniversitesi-DTCF Yüksek Lisans
1993
42 reader point
Joined on September 2021
Sabitlenmiş gönderi
Sevebileceklerim dilsiz, dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok.
Reklam
Hayatımızı bütünüyle kaplayan bu belirsizliğin içinde hep mutlu olmamızı bekliyorlar ama nasıl olacak onu kendileri de bilmiyor.
Tüm yaptıklarına rağmen artık kızgınlık duymamak sadece benim onu özlediğim gibi onun da özlemesi için dua etmek, sevginin kaçıncı boyutu? wuqe

Reader Follow Recommendations

See All
Saatle insanı birbirinden pek ayırmazdı. Sık sık, “Cenab-ı Hak insanı kendi sureti üzere yarattı; insan da saati kendine benzer icat etti...”derdi. Bu fikri çok defa şöyle tamamlardı: “İnsan saatin arkasını bırakmamalıdır. Nasıl ki, Allah insanı bırakırsa her şey mahvolur!" Saat hakkındaki düşünceleri bazen daha derinleşirdi: "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki zaman ve mekân, insanla mevcuttur!”
Hürriyet bana hiçbir şeye sahip olmadan, hiçbir şeye aldırmadan yaşamayı öğretti.
Reklam
İnsan yaratılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki, bizzat iyilik dahi,ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. İleride sık sık adı geçecek olan rahmetli hocam Muvakkit Nuri Efendi tasavvuftan bahsederken“her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğunu”söylerdi.
Bütün büyük adamların maiyetlerinde çalışanlara daima elbiselerini ve öte berilerini vermeleri bu yüzdendir. Roma imparatorları, krallar, büyük diktatörler hep kendileri gibi düşünsünler diye eşyalarını dostlarına hediye ederlerdi. Hattâ Osmanlı hükümdarlarının, vezirlerinin kürk ve kaftan ihsan etmeleri de bu yüzden olsa gerektir.
Çok mümkündür ki ilk işlenen cürüm ilk evlenme gibi insanda mutlak bir pişmanlık hissi uyandırsın.
Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hulâsa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen, yahut masasının üstünde, gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber bütün olup bittisiyle yaşayansaat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamaya ve düşünmeye alışır.
Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağıbir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filân varsa, o zaman iş çok değişir.
Reklam
Muguet

Muguet

, started reading a book
Hiçbir şeyden ölemesem, artık nerdeyse bir sönüşün ucuna gelip gelip dirilmekten, dirilip dirilip sönmekten, sonra yine dirilmekten, sonra yine sönmeye başlamaktan ve bu kez de bunu önlemekten; işte bu gidip gidip gelişlerin yorgunluğundan öleceğim.
Şimdi yanlışları gördük. Doğruları kurmak gerek.
"Bunca yorgunluktan sonra birbirimiz için yok olamayız. Hiç var olmamış gibi olamayız" dese, "Gelecekte inanmak için birbirimize, güvenmek için ... "
Yanılmış olmanın acısını anlamıyorlar. Umulmadık bir anda yanılmış olmanın acısını. Bundaki dayanılmazlığı ...
948 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.