"Tepeye tırmandığımı sanarken tepe aşağı iniyormuşum meğerse! Gerçek bu. Herkesin gözünde ben yükselmekteydim, oysa gerçekte bütün bir zaman yaşamım ayaklarımın altından kayıp gitmekteymiş... İşte sona geldik, artık ölmeliyim."
Hakikat'i, Güzellik'i ve Erdem'i seviyorsun; ben de, seni hoşnut etmek için, onları sevmek uygun düşer diyorum. Ama senin sevdiğin bu şeylere gülüyorum içimden. Ancak yine de benim güldüğümü görmeni istemem. Ben yalnız başıma gülmek isterim.
Dostum, sen iyisin, hem ihtiyatlı hem bilgesin; dahası, kusursuzsun. Ben de bilgece ve ihtiyatla konuşuyorum seninle. Ancak yinede meczubum ben. Ama gizliyorum meczupluğumu. Ben yalnız başıma meczup olmak isterim.
Dostum, sen benim dostumsun, ama nasıl sağlayabilirim ki anlamanı? Benim yolum senin yolun olmasa da, birlikte yürürüz, el ele.
"Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar."