Dedemin evini yıktılar. Kendisi öleli uzun zaman oldu ama o ev bana dedem hep oradaymış hissi veriyordu.
Geçen sürede evin de yavaş yavaş ölümünü izledim.
Önce perdeler öldü, sonra çerçeveler, peşi sıra duvarlar... Şiddetli bir yağış sonrası çatı da ölünce evi yıkıp cenazesini kaldırmaya karar vermişler. Ama ardında tek bir taş bile bırakmadan... Sanki o ev orada hiç olmamış, içinde hiç kimse yaşamamış gibi dümdüz etmişler. Görünce içimde bir şeyler sarsıldı. Hiç olmazsa bir parçası, küçük de olsa bir parçası bırakılamaz mıydı? Boşluk bazen çok kırıcı olabiliyor Osman.
Bir bedenimiz, bir ismimiz var, bize “Bu sensin” denmiş.
Doğar doğmaz sahneye atılmışız, doğaçlama bir şekilde kendimiz olma rolünü oynamamız istenmiş. Kötü olansa şu, kimse elimize bir senaryo vermemiş Osman.