Namluyu şakağıma dayadım . Ürperdi vücudum tepeden tırnağa... Bir fısıltı duyarak irkildim :
"Dünyada inanmam hani görsem de gözümle
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle"
Hızla indirdim silahı ..
Mehmet Akif Bey'indir bu mısralar.. Nereden geldi aklıma ? Devamı nasıldı ?
"Ey dipdiri meyyit ! İki el bir baş içindir
Davransana... Eller de senin baş da senindir
His yok , hareket yok , acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana ...Sen böyle değildin !"
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Şimdi ," efendi ,hanımefendi ,beyefendi , canım efendim , âh efendim , ay efendim " demek ve bir "efendilik etmek " gibi sözler ve söyleyişler Türkçe değilse , Türk milleti Anadolu ve Balkanlar Türkiye'sinde dokuz asırdır yaşamamış, bunların en az ikisinde dünyanın üç kıtasına ve bu kıtalarda yaşayan çeşitli milletlerin yurduna sahip ve hakim olup " efendilik" etmemiş demektir.
Bir milletin ataları , asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş ; birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle sevmiş ; bu kelimelerleri tamamıyla milli bir sanatla işlemiyip güzelleştirmiş ve kendi milli musikisiyle seslendirmişse... Evlatlar artık o kelimelere düşman kesilemezler !
Küçükken derdi ki, dadım:
Çoğu gitti, azı kaldı.
Büyüdüm, ihtiyarladım,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı