Bir vefa bekleme geçen zamandan
Mevsimler vefasız yıllar vefasız
Bir umut bekleme sevdadan aşktan
Seviyorum diyen diller vefasız
Gün gelir gönülde solar çiçekler
Yalana karışır bütün gerçekler
Sevenler gideni boşuna bekler
Yolcular vefasız yollar vefasız
Bir dünya düşün ki vefadan yoksun
Ömrünü verdiğin dostlar vefasız
Bir hayat düşün ki sevgiden yoksun
Canını verdiğin canlar vefasız
Gün gelir gönülde solar çiçekler
Yalana karışır bütün gerçekler
Sevenler gideni boşuna bekler
Yolcular vefasız yollar vefasız
Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir.
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum. Buna içimdeki şeytan diyordum. Müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun uydurması. İçimizde şeytan yok; içimizde acizlik var, tembellik var, iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey var: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.
Bilgilenme anlam kazanırsa zekaya ve ince düşünceye dönüşür . Bu okuma ve öğrenmenin uygulamada amaca ulaştığını gösterir. Tipik düzen içerisinde farklılık gösterirler.