Yüreğinin yalnızlıkla dopdolu olması sayesinde hissettiği derinlik duygusu, sonbaharda kestane ve Çınar ağaçlarının dökülen yaprakları ile dolan caddeler, iyi niyetli yoğurtçu çocuk Mevlut’a şefkatle davranan o eski müşteriler, bütün bu şeyleri yaşarken kalbinde ve midesinde hissettiği yalnızlık ve kederi şimdi hiç hatırlamadığı için on beş yıl önce de ne kadar mutlu olduğunu içtenlikle düşündü. Tuhaf bir pişmanlık duydu. Sanki hayatını boşa yaşamış gibi.
İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkanıydı.
Ayfer Tunç’un “Suzan Defter” adlı eseri, sıradanın dışında bir anlatımla okuyucuyu sarmalayan, derinlikli bir roman olarak karşımıza çıkıyor.
Eser, günlük formatında ilerleyen hikayelerle, okuyucuya karakterlerin iç dünyasına dalma fırsatı sunuyor. Baş karakterler Ekmel Bey ve Derya’nın günlükleri, birbirinden farklı ancak bir o kadar da etkileyici duygusal çatışmalarla dolu. Ekmel Bey’in yalnızlık ve tükenmişlik duygularını, Derya’nın yoğun duygusal çatışmalarını okurken, Ayfer Tunç’un karakter analizi ve detaylara olan hakimiyeti göze çarpıyor.
Kitap, aşkın karmaşık yollarını, yalnızlığın derinliklerini ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını ustaca işliyor. Karakterler arasındaki dinamikler, okuyucuyu hikayenin içine çekiyor ve sorgulamalar yapmaya teşvik ediyor. Hangi karakterin doğru söylediği ya da gerçekliğin nerede başladığı soruları, okuyucunun zihninde yeni bir hikaye oluşturma ihtiyacını tetikliyor.
Ayfer Tunç’un dil ve anlatımı, roman boyunca tutarlı ve etkileyici. Kitap, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda insan psikolojisi ve ilişkiler üzerine derinlemesine bir analiz sunuyor.
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213k okunma