Belki de Dostoyevski nin dönemsel olarak yaşadığı buhranın dışa vurumuydu bu eser. Zira kumar bağımlılığı nedeniyle maddi olarak zor durumda olduğu ve hastalıklarla boğuştuğu dönemde kaleme almıştı eseri.
Felsefi ve psikolojik tahlillerinin yanı sıra toplumsal bazı eleştirilere de yer verilen eserde karakter isminin bulunmaması ve çoğunlukla iç monologlarla ilerlemesi yazarın aslında kendi iç dünyasını ortaya koyduğunu düşündürttü bana.
Acı-zevk ilişkisi, toplumsal eleştiriler, özgüven eksikliği, pişmanlıklar, aşk-nefret dikotomisi, olduğundan farklı görünme çabası gibi kavramların işlendiği bir kitap.
Liza ile tanışması karakter için olumlu anlamda bir geri dönüşün yaşanmasına yönelik okuyucuyu umutlandırsa da birinci bölümde (yeraltı) karakterin evrildiği ruh halinde ana etkenlerden olmuştur kanaatimce. Sonuç olarak karşısına çıkan bu son umut dahi karakterin yaşadığı iç çatışmayı sonlandıramamıştır. Keyifli okumalar…