Yonca Kösemeci Sönmez

Hayatı Çapala!
Dişiliğinin bedeninle ilgili olmadığını; duygularınla, hissettiklerinle, ruhunla ilgili olduğunu, yaratıcılık enerjisini hissettiğinde anlayacaksın.
Reklam
Bir sayı ne kadar büyük olursa olsun, Sıfıra sonsuzdan daha yakındır… Bizde böyleyiz işte, Ne kadar Aşkımız büyük olursa olsun, Sıfıra sonsuzdan daha yakınız…
Sayfa 129Kitabı okudu
İkiz Alev’e Mektup...
Sen gülünce, niye o gülüşüne hayranım ben? O kadar candan bir gülme ki bu; gülerken belirleşen göz kenarındaki çizgilerini bile çok seviyorum. Yeter gülme!
Sayfa 132Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Sevginin; Planck Zamanı ve Boyutlar Arası Yolculuğu!
Sevginin belli bir günü olması mı gerekir? Planck zamanı, 365 gün, bir ömür boyu ve hatta başka boyutlarda sevemez miyiz birbirimizi? “Sevgi” koşullu mu olmalı? Annelik; koşulsuz sevgidir! Öyle bir seversin ki; gecen gündüzün o olur, dünyan ve dünya onun etrafında döner. Öyle seversin ki; bu sevginin nedeni, niçini yoktur, sadece seversin. Koşulsuzca, karşılık beklemeden, tüm benliğinle, tüm içtenliğinle, onun bir birey olduğunu kabul ederek, gökyüzünü kucaklar gibi, kanatlar takmışçasına sadece ve sadece seversin.
Dua
Dua da bir gayrettir… Sonucunu, olmayacağını bilsem de Allah için dua ettim… Dua etmek; “ben hiçim, sen her şeysin, ben senin en olmazı yaptırabileceğini, en olmazı oldurabileceğini biliyorum,” demektir… Yaratan ile yaratılan arasındaki ilişkiyi idrak etmektir… Peygamber efendimizin dediği gibi: “yer gök dua’dır” Allah bizim sesimizi duymak istiyor… Sadece sana yalvarmanın ve seninle konuşmanın zevkine varmak için dua ediyorum… Çünkü benim kendim için istediğimden, senin benim için istediğin daha üstündür… Dua ediyorum, çünkü benim Allah’ a ihtiyacım var… “Kaderim de varsa, sen benim için istiyorsan, hayırlıysa benim için lütfet Allah’ım…” Kaderin neticesi olarak, duayı içimize koyan Allah’tır… Allah her duayı kabul eder… Ama bazı duaları merhametinden dolayı kabul etmez… Çünkü o dua bizim için hayırlı değildir… Birçoğunun da zamanını bekler ve zamanı gelince duayı kabul eder…
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Kendi yolculuğun
Ölümsüz aşk isterken, ölümsüze âşık olursun! İçin o kadar yanar ki, ancak bu yangını yaratıcıya duyulan aşk ile söndürebilirsin. Dua ederek, şükür ederek her An Allah’ı hissetmek. Sözün ruhu olduğuna inanarak; dualarla şükür etmeyi yazıp, kendimden kendime yolculuğuma devam edeyim! Kim bilir! Bir sonraki yolculuğum, tekâmülüm ne olacaktır?
Sayfa 194Kitabı okudu
Yaşadığımız coğrafya, doğup büyüdüğümüz ev bizim kaderimiz ise; Bizler kaderlerimize mi âşık olacağız? Ölüm duygusunu bile unutturan tek duygu olan Aşk’ı; sırf tanıdığımız duyguları ve davranışları bulmak için mi yaşayacağız? Ölene kadar tekâmül etmemizi sağlayan duygu; Aşk ise, kendi özümüzü bulma yolculuğuna çıkartıyorsa bizi, aşkın kıymetini bilmek gerekmez mi?
Gerçekten Aşk neydi?
Aşk Bu; Adı Üstünde Sarmaşık, Azıcık Sırnaşık, Biraz Da Şımarık! Gerçekten Aşk neydi? Erilleri şair edecek, duyguların doruklarına çıkaracak kadar neydi bu Aşk? Aşk’ı dile getirmek erillere mi düşüyordu? Dişil dişiliği gereği, Aşk’ı duyarak mı Aşk’ı yaşamak istiyordu? Kimin duygusu daha yoğundu? Aşk’ını dile getiren erilin mi, sevgi sözcüklerini duyarak Aşk’ı yaşamak isteyen dişilin mi? Sahi birbirinden farklı iki insanı bir araya getiren ortak nokta neydi? Aşk mı ortak noktaları, Aşk yüzünden mi ortada noktaları? Bu nasıl bir çekim ki, ortak ve orta noktaları birbirleri oluyordu? Neden kendimizden farklı kişilere çekiliriz, kendinde olmayan eksik hissettiklerini tamamlamak için mi?
Kul aşkından ilahi aşka yolculuk…
Sadece seni yaşadım. Sadece seninle yaşamak istedim beni değiştiren, geliştiren, dönüştüren adına Aşk dediğimiz bu duyguyu. Kavuşunca mı Aşk olur? Kavuşamayınca mı? Bilemem, bildiğim yandığım, hem de çok yaktığın. Razı oldum, yandım, yandım! Öyle yandım ki aşka uçan kanatlarım alev aldı. Dönüştüm, kendi yolculuğumda kendime dönüştüm. Meğer Aşk’mış benim tekâmülüm. Aşk ile aşk için çıktığım bu yol beni dönüştürmüş. Kendimin bir üst versiyonuna geçirmiş, makamımı arttırmış bu yolculuk. Farkına varmanın da fark olduğunu, işte! o an anladım. İranlı şair Şirâzî der ki: —“Aşk’a uçma kanadın yanar.” Mevlâna der ki: — “Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar?” Yunus Emre der ki: —“Aşk’a vardıktan sonra kanadı kim arar!” Aşk; uçurur, ayaklarını yerden keser, Mecnun’un gözüyle Leyla’ya bakmak gibidir Aşk. Mecnun’un gözüyle bakıp da, görmeli Leyla ‘yı! “Güzelliğin On Par’etmez Bu Bendeki Aşk Olmasa” der: Aşık Veysel Şatıroğlu.
Aşk’ın Ziline Basıp Kaçtım! Ne olacak görelim…
İkiz Alev’e Mektup... Bugün günlerden neydi? Aklımda tek bir düşünce var. Gündelik hayatı yaşıyorum, yemek yiyor, konuşuyor, gülüyorum… Beynimin içinde bir noktada, bir düşünce, benden ayrılmayan, beynimi zorlayan, yok saymak istediğim, bir o kadar da çekim alanına girdiğim… Uzaklaşmak istesem de uzaklaşamadığım hem bu Dünya’da hem de öteki boyutlarda beni yakan, içimi kavuran bir o kadar da tarifsiz mutlu eden. Evet, senin varlığın beni çok mutlu ediyor, sen hep ol hayatımda. Beni görmesen de bana dokunmasan da ol hayatımda, ol yaşam merkezim- de…
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
Aşk’ın Ziline Basıp Kaçtım! Ne olacak görelim…
Güzel olan Aşk hikâyeleri de vardı elbette. O zamanların sevdaları da Aşkları da ne kadar masum ve güzeldi… Yolda yürürken; beyefendinin “Sizinle müşerref olabilir miyiz “ ile başlayan sorusuyla, hanımefendinin ise “ben müşerrefi tanımam, o kim?” masumane cevabıyla, muhallebici de birlikte muhallebi yemeğe varan bir Aşk Hikâyesi… Taktik oyunlarına gerek duyulmadan, masumca sorulmuş ve masumca cevap ile başlamış bir Aşk Hikâyesi… İnsan o zamanlara özeniyor… İçi- dışı bir insanların duygularını saklamadan, dürüstçe yaşadıkları Aşklarını gıptayla izledik. Bakışarak konuşan, Yeşilçam filmlerindeki “Aşk neydi?“ sorusuna, “Aşk emekti!“ diyen Âşıklara hayran olduk. Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu derler ya; ben de diyorum ki; Sosyal medya çıktı, eski Aşklar ve Âşıkları bitiren, <<Game Over>> oldu…
Sayfa 118Kitabı okudu
Aşk’ın Ziline Basıp Kaçtım! Ne olacak görelim…
Bir Japon efsanesine göre; bütün insanlar birbirine kırmızı iple bağlıdır. Bu ip; kaderimiz de karşılaşacağımız kişilerle bağlar bizi. Zaman, mekân ne olursa olsun enin de sonunda bu kişilerle karşılaşırız. Belli mi olur belki kırmızı ip, karşılaştırır bizleri… Göz göze geliriz, biz bizi anlarız! Anlar, konuşur, düşünce denizin de yüzmeyi öğreniriz birlikte. Birdenbire, 1‘den 1’lik oluruz!
Sayfa 165Kitabı okudu