“Ne kadar gaddar, ne kadar acımasızsın.” diyemedi. Bir şey demek yerine suskunluğa büründü. Suskunluk uzun ve zayıf bedenini hemencecik yutuverdi. Geriye sadece suskunluk kaldı.
Adın Faruk'tu değil mi? Şahsiyet için isim gerekir. İsim şahsiyete bulaşırmış ama öyle ilaç aldığın zaman kurtulacağın bulaşıcı mikrop gibi değil.. Daha derin daha sarsıcı. Evet Faruk'tu adım, dedemin adı. Tanıyan böyle tanır beni, çağı ran böyle çağırır. Merdivenler, sokak lambaları, at arabaları, ağaçlar, kuşlar, annem , babam ... Ve dedem...
Hep mi böyle suskunsun? Kabuğuma çekildiğimde genellikle suskunum dedim, ama duymadı. Belgeseller kalbi yavaş atan hayvanların çok yaşadığından behsediyor. Kaplumbağalar da uzun yaşıyor...Ama kalp atışının yavaşlığından değil, asıl neden kaplumbağanın telaşesinin olmaması. Gideceği yere bu minval üzere gitmesi. Telaşsız , ihtirazsız...
Bizde de "tercih" diye bir söz varmış, yok değilmiş. Mesela " Çay mı kahve mi?" denir sonra da " Ama kahve bitmiş" denirmiș. Bütün tercihler çayda demlenirmiș.