Ne fark ederdi ki zaten..? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağılayanı da. Herkes göçüp gidiyordu. Her şey göçüp gidiyordu...
Birbiri arkasına iktidara gelip, her biri kendinden evvelkinin işlerini tersine çeviren ve tek prensipi prensipsizlik olan hükümetler, milletin ekmeğini, yağını, kömürünü bile temin edemeyecek kadar beceriksizlikte başarı gösterdiler.
Bu kasabada kötü kaderleri sonucu kendilerine çiftlikler, evler, ahırlar, sığırlar ve ziraat araç gereçleri miras kalan gençler görüyorum. Bunları kazanmak, bunlardan kurtulmaktan daha kolay...
Şu bir gerçek ki yakında hepimizin üstünü toprak örtecek, sonra o da değişip başka bir şeye dönüşecek, sonra dönüştüğü şey de değişecek ve bu değişimler sonsuza dek sürecek...